Sanat Ruhu Ve Estetik
- HAYATYAZARLAR
- 18 Mayıs 2020
Bir adam, “İnsan, elbisesinin güzel, pabuç ve ayakkabısının güzel olmasını ister/ sever.” deyince, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Allah güzeldir (cemîl), güzelliği (cemâl) ister/ sever. Kibir ise, hakkı kabul etmemek ve halkı aşağılamaktır.”[1]
Abdullah b. Mes’ud’dan (r.a.) rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete giremez.”
Hadisin vürûduna sebep teşkil eden kılık-kıyâfetin güzel olması hususu, “Kılık-kıyâfette sâdelik ve gösterişsizlik imandandır.” hadisi[2] ile tezat arz etmez. Tezat teşkil ettiği ileri sürülmemelidir, çünkü hadis metninde geçen bezâze kelimesi ile pejmürde ve paspal kılık-kıyâfet değil, ziynet, şöhret, gösteriş, övünmek gibi şeylerden uzak durmak ve mütevazı giyim tarzını benimsemek kastedilir.[3]
Tirmizî (v. 279/892), “Kalbinde zerre kadar iman bulunan kimse cehenneme girmez.” hadisinin, “Cehennemde ebedî olarak tutulmaz.” anlamına geldiğini selef âlimlerinden naklederek, söz konusu hadisin de aynı istikamette anlaşılması gerektiğine işaret eder.
İbnü’l-Esîr (v. 606/1209)[4], hadis metninde geçen cemâl kelimesinin, görünen müşahhas eşya ve varlıklar (sûretler) ile görünmeyen mücerret nesneler (mânalar) için kullanıldığını, cemîl kelimesinin de, “fiilleri güzel ve vasıfları kâmil” mânasına geldiğini söyler.
Hat sanatı ile meşgul hattatların dikkatini çeken bu hadis, bilhassa son asırlarda, hüsn-i hat levhalarını süslemiş ve sanat ruhunun inkişafında büyük âmil olmuştur.
Hukemânın şu sözü meşhurdur: “İki şey vardır ki, onların nihayeti yoktur: Cemâl ve beyân” Mutlak ve mükemmel anlamda cemal sıfatı ile beyan kudreti, sâni’ olan Allah’a mahsustur. Zira Allah, sanatının bir tezahürü olarak kâinatta her şeyi şaşmaz bir nizama bağlamış[5] ve her şey için muazzam bir ölçü koymuştur[6].
Kötülüklerin ve çirkinliklerin üstesinden gelebilmek, iyiliklerin ve güzelliklerin ulaştırılıp yayılabilmesi için, çağın ürettiği teknolojik imkânlardan, modern kitle iletişim araçlarından ve sanat gibi doğuştan gelen yeteneklerden yararlanmak kaçınılmaz bir durumdur.
*Gelecek sayımızda hadisin açıklamasına devam edeceğiz.
[1] Müslim, İman, 147; Tirmizî, Birr, 61; Ahmed b. Hanbel, I, 399, IV, 133, 134, 151; Yahyâ b. Maîn, Târîh, III, 25; İbn Hıbbân, Sahîh, XII, 280.
[2] Ebû Dâvud, Tereccül, 2; İbn Mâce, Zühd, 4.
[3] Bkz. İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, I, 110.
[4] İbnü’l-Esîr, a.g.e., I, 299.
[5] Neml 27/88
[6] Rahmân 55/7