Ailede Sevgi İksiri
- YAZARLAR
- 11 Mayıs 2020
Bilgenin biri, birbirlerine öfkeyle bağıran bir aile görünce öğrencilerine “İnsanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş. Biri, “Çünkü sükûnetimizi kaybederiz.” deyince bilge, tekrar sormuş: “Ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış:
“İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.
Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe yoktur.
Bu nedenle kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden ve eylemlerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz”
Bu mesafeyi oluşturmayan eş, anne, baba, evlat olmamız sevme yetimizin gelişmişlik düzeyine bağlı. Karşılığı sadece Allah’tan beklenen saf sevgiyi üretirsek, bu görevlerimizi huzur üreten, kendimizi geliştiren nitelikte yapabiliriz. Geliştikçe sever, sevdikçe gelişiriz. Karşılaşmamız muhtemel barbarlıklar zarafete dönüşebilir sevgimizle.
İman etmedikçe cennete, sevmeden de imana ulaşılamıyor(Müslim, İman, 93.).
Allah’a duyduğumuz sevgi, yaratıklarıyla ilişkilerimizde tecelli eder; öncelikle aile bireylerimizle ilişkilerde. Aile içinde kaba, dışarıya sevimli olmak, sahtekârlıktır. Sevenin söz, tutum ve davranışları birbiriyle çelişmez (Âl-i İmran suresi,3: 31).
Salih düşünce ve eylemlerle gelişerek seven ve sevilen olabiliriz. “İman edip ona uygun davrananlar var ya; işte onlar için Rahman, sevgi yaratır.”(Meryem suresi, 19: 96)
Ramazan terbiye sürecinde sevgi üzerinden özeleştiri yaparak salgın yüzünden “evde kal”ışımızı hayra dönüştürebiliriz: Aile içinde tutum ve davranışlarımı, katıksız sevgiyle mi oluşturuyorum, nefretle ve öfkeyle mi? Kabalıkla karşılaşınca, müttakiler gibi öfkemi dizginleyip yönetebiliyor muyum? Sevgimi hasarlamamak için egomu tepeleyerek kötülüğü bile iyilikle karşılıyor ve affedebiliyor muyum? Hasbelkader yanlış yaparsam, hemen pişmanlık duyup onu telafi edebiliyor muyum? Yani, “evde Müslüman mıyım”? (Âl-i İmran suresi, 3:134-5; Fussilet suresi,41:34)
Karakterli bireyler, sevgi üreten ailede yetişir. Saf sevgi ise öğrenme, derin düşünce, bilgi ve beceriyle kazanılabilir. Haydi başlayalım.