Engelli Aileleri: “Karantinaya Yabancı değiliz!”
- AİLESürmanşet 2
- 9 Mayıs 2020
Virüs salgını tüm dünyada olduğu gibi bizleri de mümkün olduğu kadar evde kalmaya zorluyor. Sağlıklı insanlar için sabahtan akşama kadar evde kalmak kolay olmuyor. Lakin aramızda öyle insanlar var ki zaten senelerdir veya hayatı boyunca evde kalmak zorundalar. Evet “Engelli kardeşlerimizden” bahsediyorum. Bu zor süreçte engelli ailelerin bazılarını ziyaret ederek bazılarına da telefon ile ulaşarak düşüncelerini sorduk. Genel manada Allah’a olan inancımızdan dolayı çok rahat olan engelli kardeşlerim ve yakınlarının bazıları da endişelerini ve yaşadıkları zorlukları aktardılar.
“VIRÜS TAŞIYICISI OLMAKTAN KORKUYORUM.”
Bir engelli annesi olan Banu hanım virüs taşıyıcısı olmaktan endişeli. “Engelli çocuğuna yalnız bakmak zorunda olan bir anne olarak çok kaygılıyım, kızımı dışarıya çıkaramadığım gibi ben de alış veriş için gittiğimde hastalık bulaşmasından, kızıma taşıyıcı olmaktan korkuyorum.” Bir başka ülkeden ve isminin belirtilmesini istemeyen bir engelli annesi maalesef hem kendisi hem de annesi virüse yakalanmış. Hem kendisini hem de annesini ayrı ayrı odalarda karantinaya alan engelli annesi, kendi annesiyle birlikle virüsü atlatmış. Bu süreçte engelli çocuğunun ve sağlıklı diğer çocuğunun bakımını sağlamak kendilerini bir hayli zorlamış.
“BIZIM IÇIN DEĞIŞEN BIR ŞEY YOK.”
38 senedir tekerlekli sandalyeye mahkûm kalan ve takriben 30 senedir de yaşamını yalnız sürdürmeye çalışan Fikret Kırçiçeği’ni ziyaret ettik. Fikret abimizin alışverişini de yaptık, kendisi her zamanki gibi çok duygulandı ve sadece birkaç cümle ile yetindi: “Bence engelliler daha çok yalnızlar ve yalnız kalmaya mahkûm kalıyorlar, çünkü zaten bizlere gelen yok giden yoktu, bizim için bir değişiklik olmadı. ”
Ulaştığımız birçok engelli annesi veya engelliye bakanlar, korkularının olmadığını çünkü imanlarından dolayı sabırlı olduklarını dile getirdiler. Bu sefer kendisi engelli olan Mert Kabayel kardeşimizi ziyaret ediyoruz, annesi ve ablası ile sohbet ediyoruz. İkisi de aynı duyguları paylaşıyorlar. İnsanların maalesef birbirlerine ve bilhassa engelli insanlara saygıları kalmadığını ve bu sürecin Allahtan gelen bir imtihan olduğunu ve tefekküre ve hataların gözden geçirilmesine vesile olacağını ümit ediyorlar. Bu dönemde en önemli meselenin moral olduğunu ve engellilerin en çok morale ihtiyacı olduğunu dile getiriyorlar.
Başka bir engelli annesi olan Gülnaz Afşin hanıma duygularını ve düşüncelerini soruyoruz; “Çok meşakkatli günler geçiriyoruz. Aslında biz engelli aileler karantina dönemine yabancı değiliz, yıllarca alışık olduğumuz bir hayat tarzı, çünkü özel bir ebeveyniz ve bu da, topluma katılamamak veya katılıp da dışlanmak gibi bir durum demektir bizim için. Bırakın yabancıları, kendi akrabalarımızdan bile yabancı gibi muamele görmek acılarla ve yalnızlıkla baş başa bırakılmak içler acısı.” diyor.
“GÖRME ENGELLIYIM AMA YINE DE SEVDIKLERIMI GÖREMEMEK HÜZÜN VERIYOR”
Birkaç görme engelli kardeşlerimiz ile buluşuyoruz. Bir kardeşimiz üniversiteye hazırlandığını ve en çok dedesini ve ninesini göremediği için üzüldüğünü ve onları çok özlediğini dile getiriyor. Evet doğru okudunuz, görme engelli sevdiklerini göremediğinden dolayı içini döküyor. Görme engelliler gözleri ile değil hisleriyle, duygularıyla görürler. Diğer görme engelli kardeşimiz yürüyüşe dahi çıkamadığı için üzülüyor, çünkü yürüyüş yaparken göremediği için yerlere, duvarlara dokunmak zorunda olduğunu dile getiriyor.
KÖY ÖZLEMI
Bizi çok duygulandıran işitme engelli bir kardeşimiz ile karşılaşıyoruz. Duygularını kendinden dinliyoruz, öyle içten anlatıyor ki âdeta hislerini yaşıyoruz; “Ben işitme engelliyim, kardeşlerime abilerime sarılmak istiyorum ayrıca dışarı çıkmak istiyorum ama polisler ceza yazacak diye çıkamıyorum. İşitme engelli olduğum için evde muhabbet bazı zamanlar zorlaşıyor. Ben bu muhabbeti kuşlarla ağaçta esen dallarla yapıyordum. Kimi zaman doğan güneşle muhabbet ederdim kimi zaman esen rüzgârla konuşurdum, ama maalesef bunlardan mahrum kaldım. Doğduğum büyüdüğüm köyümü çok özledim ama korana nedeniyle hiçbir yere gidemiyorum.”
Engelli oğluma sarılamamak çok üzücü Engelli oğlundan 3 saatlik mesafe uzakta çalışmak zorunda olduğu için uzak kalan Servet kardeşimizi ziyaret ediyoruz. Engelli oğluna zarar vermemek için yanına gidemediğinden bahsediyor ve gözleri dolarak geçen hafta yaşadıklarını anlatıyor bize; “3 haftadır oğlumu ve ona bakan 84 yaşındaki annemi göremiyordum. Kendilerini arayıp bana bildirdikleri ihtiyaçlarını tedarik ettim ve 4 saatlik yolculuktan sonra oğlumun kaldığı eve vardım. 3 haftadır göremediğim oğluma ve anneme dokunamadan uzaktan bakarak erzaklarını kapıya bıraktım ve 3-4 metre mesafe uzaktan hâl hatırlarını sordum. Oğluma sarılamamak içimi yakıyor.”
“EN ACISI EVLATLARIMI GÖREMIYORUM”
Tabii ki engelli olan Alman ailelerini de ziyaret ettik veya telefonda görüştük. Schwerin’de yaşayan Andrea bir babaanne olarak bize duygu ve korkularından bahsetti: “Kendim engelliyim, yürümekte zorlanıyorum çok iyi samimi arkadaşlarım var, yardımcı oluyorlar. Evde TV izlemekten başka bir şey yapamıyorum ve maalesef diğer ülkelerin durumlarını görünce moralim çok bozuluyor ve korkularım artıyor ve ağlamaya başlıyorum. Evlatlarımı ve torunlarımı 4 haftadır göremiyorum, bu beni daha da çok üzüyor, ancak telefonda konuşuyoruz. Özellikle küçük torunumla sarılmayı onu koklamayı çok özledim. Yaşlılık hastalıklarım olduğundan dolayı çok dikkat etmeliyim. Henüz ölmek istemiyorum, hayata tutunmayı seviyorum. Tekrar sevdiklerimi arkadaşlarımı kucaklayabileceğimden ümitliyim.”
Yine başka bir engelli olan Markus annesinin rehabilitasyon merkezinde olduğunu ve ziyaret edemediği için çok üzüldüğünü dile getiriyor. Markus devam ediyor; “Yeterli malzemelerin olmamasını sebep göstermelerine anlayışım yok, zira hasta ziyaretleri hasta büyük moral verir. Bu sorunu devletimiz acil çözmesi gerekiyor. Diğer tarafta torunlar dede ve ninelerini göremiyorlar, bu ruhumuzda kalıcı yaralar bırakacak.”