Tevekkül

Tevekkül

Kim Allah’a saygısızlıktan sakınırsa O kendisine bir çıkış yolu gösterir ve onu hiç beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse O ona yeter. Şüphesiz Allah dilediği şeyi sonuca ulaştırır…” (Talak suresi, 65/2-3).

Tevekkül, yapılması gerekeni yapıp sonucu Allah’a bırakmaktır. Gerekli önlemleri almadan, gerekeni yapmadan tevekkül olmaz (Tirmizî, “Kıyame”, 60).

Kur’ân-ı Kerîm Peygamberler, görevlerini yapıp sonucunu Allah’a bıraktıkları örnekleri anlatır (10/71; 11/56,88; 12/67). Mesela Hz. Yakub (a.s.) kıtlık yılında tahıl almaya gönderdiğinde güvenlik tedbiri olarak çocuklarından şehre ayrı kapılardan girmelerini istedi ve onlara tevekkülü hatırlattı:

“Oğullarım! Şehre hepiniz bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Bununla birlikte Al­lah’tan gelecek hiçbir şeyi sizden savamam. Çünkü hüküm sadece O’nundur. Ben yalnız Ona tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnız O’na tevekkül etsinler.” (Yusuf suresi, 12:67).

Bu ayette anlatıldığı üzere Hz. Yakub (a.s.), tedbir takdire engel değildir ama kula düşen tedbir almaktır, siz de şehre ayrı kapılardan girerek tedbirinizi alın sonucu O’na bırakın şeklinde muhteşem bir ders vermiştir.

Hz. Peygamber de: “Eğer siz hakkıyla Allah’a tevekkül etseydiniz, sabah aç gidip akşam tok olarak yuvalarına dönen kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırırdı.” (Tirmizî, “Zühd”, 33) buyurur. Bu örnekte olduğu gibi Allah’ın her canlının rızkına kefil olması (Hûd, 11/6) sebeplerine sarılmakla ilgilidir.

Başlıkta yer alan ayetler, boşama bağlamında nazil olsa da sebebin özel olmasının hükmün genel olmasını engellemeyeceği ilkesi gereğince hayatın bütün alanlarını ilgilendirir. Kula düşen sebeplerini işlemek sonucunda Allah’ı vekil kılmaktır. Her şeyin maliki, yaratıcısı O’dur, dilediğine dilediği kadar verir, verdiğini de çekip alabilir. Çok verdiğini şükürle, az verdiğini sabırla imtihandan geçirmektedir (Âl-i İmrân, suresi, 3:26-27).

Verdiğini hiç kimse engelleyemez, engellediğini hiç kimse veremez. O’nun nezdinde hiçbir varlık sahibinin varlığı fayda verecek değildir (Müslim, “Salât”, 193).

Hz. Peygamber buyurur: Bir iş için evinden çıkan, “Bismillâh, Allah’a inandım, O’na tutundum, O’na tevekkül ettim; güç kuvvet yalnız O’nundur” derse Allah onu en hayırlı şekilde rızıklandırır ve kötülüklerden korur (Ahmed b. Hanbel, I, 66).

Doğrusunu en iyi Allah bilir.