İslam ve Müslümanlık

İslam ve Müslümanlık

İnsanların çokça kullandığı halde içeriğini birçoğunun netleştiremediği kavramlar çoktur.  Mesela, İslam kavramının sıfat olarak kullanımında bunu görüyoruz.  Hele son zamanlarda özensizce uluorta kullanımı yaygınlaştı: İslam parası/dinarı, İslami defile, İslami pop vs. Aslında İslami gelenekte, Müslümanların yaptıkları işleri, ürettikleri eserleri İslam kelimesiyle niteleme pek söz konusu değildir. İslam eğitimi, İslam fıkhı, İslam Üniversitesi gibi adlandırmalar bile modernitenin ürünüdür.

İslam kelimesi,  yer yer Müslümanları, Müslümanların tarihini, kültür ve medeniyetlerine ait tecrübe birikimini de ifade edebiliyor. Mesela, “İslam tarihi” kavramı.  İkbal’in dediği gibi, İslam tarihi, İslam’ın ne aynıdır, ne gayrıdır. Aynı değildir, çünkü o, Müslümanların İslam anlayışları çerçevesinde ürettikleri tecrübe birikimidir. Gayrı da değildir; çünkü İslam ile irtibatladır. Müslümanlar tarafından İslam diye ortaya konulan düşünce, bilgi, tutum ve davranışlar, onların İslam’ın temel kaynaklarından anladıkları kadarıyladır. Onların anlamaları ise, içinde bulundukları bireysel ve toplumsal şartlar, imkânlar ile, donanımları, kapasiteleri, gelişmişlik düzeyleri ile sınırlıdır. Bu boyutlardaki farklılıklar, doğal olarak Kur’an ve sünneti anlama ve  hayata yansıtmada farklılıklara yol açmaktadır. Birbirinden hayli farklı anlayışlar, yorumlar, mezhepler, meşrepler ortaya çıkmıştır. İslam, Allah’ın gönderdiği mükemmel dinin adıdır. Müslümanlık ise Müslümanların İslami anlayış ve uygulamalarının bütünüdür; doğruları olduğu gibi, yanlışları da olmuştur. Müslümanlar tarafından sorgulanmaya, eleştiriye açıktır. Ancak, Müslümanlığı İslam’ın birebir aynısı görmek ne kadar yanlışsa, bu ikisi arasındaki organik bağı görmezden gelerek İslam’la ilgisiz bir olgu olarak görmek de o kadar yanlıştır. Her dönemde Müslümanlar tarafından Kur’an ve sünnet ışığında ve geleneksel birikimden de yararlanarak yanlışları değerlendirip düzeltebilmek mümkündür.

İslam karşıtı çevreler, Müslümanların tarihinden belli anlayış ve uygulamaları öne çıkararak İslam olarak sunuyor ve onun üzerinden İslam’ı karalamaya çalışıyorlar. Kimi Müslümanlar da, tarihte Müslümanların ortaya koydukları bir anlayış ve uygulamayı, sorgulanamaz mutlak İslam  olarak alıyorlar; dolayısıyla Müslümanlarca sorgulanmasını imanla bağdaştırmayıp sahiplerini ötekileştirerek dışlayabiliyorlar. Böylece, kendilerini yeni öğrenmelerle geliştirmeye kapatmış, İslam’ı tarihe hapsetmiş ve İslam karşıtı çevrelerle aynı yönde yürümüş oluyorlar. İslam ile, İslam anlayışının (Müslümanlığın) farkını doğru kavramamak, çok ciddi yanlışlara yol açıyor.