Şakalaşma II
- YAZARLAR
- 21 Şubat 2020
“(Din) kardeşinle yersiz münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona verdiğin sözden cayma!” 1
İbn Abbâs’tan (r.a.) rivayet edilen bu hadisi açıklamaya devam ediyoruz.
Sahabeden birçok şakalaşma örneği mevcuttur. Bunlardan biri de Kays b. Sa’d (v. 60/679) hakkındadır: Mısır’ın fethine iştirak eden ve Hz. Ali’nin hilafeti döneminde orada vali olarak bulunan (hicrî 36-37) Kays b. Sa’d köseydi; yüzünde ne bir kıl ne de sakal vardı. Bundan dolayı Ensâr, “Kays b. Sa’d için bir sakal satın alsak!” diye aralarında latife ederlerdi.
Enes b. Mâlik (v. 93/711) Resûl-i Ekrem’in, henüz ilköğretim çağına erişmemiş küçük kardeşine künye ile hitap ederek onunla şakalaştığını, oynayıp eğlendiği minik bir serçenin ölmesi üzerine her karşılaşmada tebessüm ederek ona espri yaptığını anlatır.
Resûl-i Ekrem’in ve ashâb-ı kirâmın söz ve davranışları gösterir ki, meşru çerçevede yapılan ölçülü şakalaşma mümkündür. Şu hadis, bu noktaya ışık tutan uyarılardan birisidir:
“Yazıklar olsun, topluluğu güldürmek için konuşup yalan söyleyen kimseye, yazıklar olsun, yazıklar olsun!”2
Abdullah İbn Abbâs’ın, “Gülerek bir günah işleyen kimse, ağlayarak cehenneme girer.”3 sözü veya “Biliyor musunuz, mizâh neden dolayı mizâh adını aldı?” suâline “hayır, bilmiyoruz!” cevabını alan Hz. Ömer’in, “Çünkü mizâh, sahibini haktan (doğrudan ve gerçekten) uzaklaştırmaktadır.”4 şeklindeki açıklaması da aynı çerçevede düşünülmelidir.
Resûl-i Ekrem “Sen bizimle şakalaşıyorsun.” diyenlere, “(Evet ama) ben sadece hakkı ve doğruyu söylüyorum.”5 diye cevap verir. Resûl-i Ekrem ile bazı sahâbîler arasında geçen bu konuşmanın, bahse konu edilen “(Din) kardeşinle yersiz münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir vaatte bulunma!” hadisi üzerine yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu demektir ki, sünnetin tasvip ettiği şakalaşmanın temelinde doğru ve tatlı konuşarak insanın ruh ve gönül dünyasını dinlendirme düşüncesi vardır. “Nükteli ve hikmetli söz ve davranışlarla ruhlarınızı dinlendirin. Zira bedenler yorulduğu ve zayıfladığı gibi ruhlar da yorulur.” şeklinde Hz. Ali’ye nispet edilen sözün vurgusu bu noktaya olmalıdır.
Mizahın, hiçbir zaman asıl gaye değil, mubah ve meşru bir vasıta olarak görülmesi gerekir.
- Tirmizî, Birr, 58. Tirmizî, hadisin isnâdının hasen-garîb (ferd) olduğunu söyler.
- Ebû Dâvud, Edeb, 80.
- Gazzâlî, İhyâ, III, 183.
- Gazzâlî, a.g.e., III, 183.
- Tirmizî, Birr, 57.