Christchurch Sembol İmamı Camia’ya Konuştu: “Nefretin Bizi Bölmesine İzin Vermemeliyiz”
- Gündem
- 6 Mart 2020
Sayın Fouda, saldırı sırasında camideydiniz. Ne gördünüz, hissettiniz? Nelere tanık oldunuz? Bize biraz 15 Mart gününü anlatır mısınız?
15 Mart Cuma günü camide cuma namazı için toplanan 200 kişilik cemaate minberde hutbe vermeye başlayalı henüz 5 dakika olmuştu ki, üç el silah sesi duyduk ve cemaatten bazıları birden bire çığlık atmaya ve kaçışmaya başladı. Ben de minberin arkasında yere eğildim.
Cemaatimizden Cezayirli biri “Ateş ediliyor!” diye bağırarak camı kırdı ve pencereden dışarı atladı. Çoğu kişi büyük salona doğru koşmaya başladı, sağ tarafta bulunanların bazıları pencereden atladı, bu yüzden sağ tarafta daha az kişi vuruldu. Fakat sol tarafta insanlar vuruldukça birbirlerinin üstüne düşüyorlardı.
Saldırgan camide ayakta dikiliyordu ve nereden bir ses gelirse oraya ateş ediyordu. Çok soğukkanlı bir şekilde, sakince, sürekli ateş ediyordu. En sonunda mermileri bitti. O an sessizlik olduğu için camiden ayrılıp ayrılmadığından emin değildik. İlk önce bir yere saklandığını düşündük. Bizim nereye saklandığımızı, nerede olduğumuzu bilmiyordu. Bir süre sonra camiden ayrıldığını anladık ve insanlar saklandıkları yerden çıkmaya başladı. Ama o camiye tekrar geri dönüp tekrar ateş etmeye başladı ve o gün cemaatimizden 43 kişiyi hunharca katletti.
Saldırıdan sonra hâlâ hayatta olduğuma inanamadım. Camide her yanı kaplayan dumandan dolayı nefes bile alamıyorduk ve her yerde mermi kovanları vardı. Yaşadıklarımın etkisiyle 2 gün ve 1 gece boyunca uyuyamadım. Sonra uyumaya çalıştım ancak sadece 3 saat uyuyabildim.
Caminize korkunç bir saldırı yapıldı ama sizin cevabınız hep sevgiydi. Bu kadar sakin ve sabırlı olmayı nasıl başardınız? Bu duruşun ve anlayışın arkasındaki motivasyon neydi?
Katledilen masum çocuklar, masum erkekler ve kadınların hepsi Al-Noor Camii’nde merhamet edenlerin en merhametlisi olan Allah’a ibadet ediyorlardı. Bu kötü kalpli terörist hepsini birkaç dakika içinde öldürdü.
Üstelik bu iğrenç suçu sosyal medyada gururla paylaştı. Hepimiz biliyoruz ki, bu katliamda öldürülenler sadece Müslümanların şehitleri değil, aynı zamanda tüm insanlık için şehitlerdir. Onlar sevgi için, barış için şehit oldular. Bu nedenle ben de sevgiden yana olmalıyım.
Bütün dünyada Müslümanlar ile Christchurch’te bir dayanışma vardı. Özellikle Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, Müslümanlara verdiği destekle takdir edildi. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz?
Bu konuda başbakanımıza tekrar teşekkür etmek istiyorum. Liderliği için teşekkürler, onun duruşu dünya liderleri için bir ders oldu. Yeni Zelandalı kadınlar dayanışma için eşarp takarak bir aile olarak bizi bir arada tuttu. Şefkat gözyaşları için teşekkür ederim. Bizimle bir olan, birlikte olan herkese teşekkürler. Bu zor zaman boyunca dayanışma için destek olan dünyanın özgür insanlarına teşekkür ederiz. Yeni Zelanda ve Christchurch halkı, kiliseleri Müslüman toplulukla güçlü bir dayanışma sergiledi, bu destek bize ne kadar önemli ve unutulmamış olduğumuzu gösterdi.
Oakland’dan bir haham, bize umut ve destek vermek için Christchurch’e geldi. Tüm bu destek Christchurch’teki Müslüman cemaat için çok şey ifade ediyordu. Bu destek bizi birleştirdi ve daha da güçlendirdi. İslam’a ve insanlığa düşman olanların bizi bölemediğini tüm dünyaya gösterdi.
Almanya’da, çoğunluğu Müslüman olan 9 masum insanın hayatını kaybetmesine neden olan Hanau saldırısını duyduğunuzda ne düşündünüz ve hissettiniz? Bu saldırı hakkında ne söylemek istersiniz? Bu saldırıları nasıl çözmeliyiz? Bu bağlamda İslamofobi ve ayrımcılıkla mücadelede sorumluluklarımız nelerdir?
“Teröristlerin hepsi aynıdır”
Hanau’daki saldırıyı yapan kişi bir teröristtir ve teröristler aslında şeytana ibadet ederler. Onlar kötülüğün ve şeytanların arzularını takip ediyorlar. Teröristlerin hepsi aynıdır, bu saldırıları yapan teröristler IŞİD’le aynı saftaki teröristlerdir. Bu teröristler milletleri fraksiyonlara ve gruplara ayırmak, toplumda nefreti yaymak istiyorlar.
Fakat biz onların bizi bölmelerine fırsat vermemeliyiz. Yeni Zelanda’yı bölmelerine de Almanya’yı bölmelerine de imkân vermemeliyiz. Bu yüzden 15 Mart’tan sonra Almanya’yı ziyaret ettim. Çünkü aşırı sağcıların Almanya’da güçlendiklerini biliyorum. Biz barışçı Müslümanlar ve gayrimüslimler birlikte sevgi ve refahtan yana duruyoruz.
“Nefreti sevgiyle aşarız.”
Nefret sevgiyi yenemez. Her zaman sevgiyi savunuyoruz ve bu ülkelerimizi daha güçlü hâle getirecek, bizler nefretle rekabet edemeyiz. Nefret karşısında sadece sevgiyle rekabet edebiliriz. Tüm mesaj budur ve ben bu sevgi ve barış mesajını vermeye devam edeceğim. Bu saldırı ve saldırıları yapanlar cahildir, kalpleri yoktur. Kalpsizdirler, insanlara düşmandırlar. Almanya’daki çoğunluğu barışçıl olan halkı temsil etmezler.
Ayrıca bu terör saldırısında sevdiklerini kaybeden ailelere başsağlığı diliyorum. Nefretin bizi bölmesine izin vermemeliyiz. Bizler, her zaman sevgi mesajı vermeliyiz. Bu insanlar (saldırganlar) “kaybedenlerdir”, Yeni Zelanda’da başarısız oldular ve Almanya’da insanları bölme konusunda başarısız olacaklar.
İslamofobi Öldürür
Saldırılarının yıldönümünden iki gün sonra,17 Mart’ta ABD’nin Minnesota kentinde İslamofobi ile Mücadele Konferansı yapılacak. Bu konferansta siz de açılış konuşmacısı olacaksınız. İslamofobi ile ilgili dünyaya mesajınız ne olacak?
Christchurch terör saldırısı sadece Yeni Zelanda’ya ya da Müslümanlara karşı değil, Batı toplumunun ahlaki değerlerine karşı da yapılmış bir saldırı idi. Bu barbarca saldırı, sadece Yeni Zelandalıları değil, tüm dünyada milyonlarca ve milyarlarca insanın yüreğini burktu. Dünyanın dört bir yanındaki dünya liderlerine ve medya kuruluşlarına İslamofobiye karşı durmaları için bir mesaj vermek için orada olacağım.
İslamofobi öldürür. Müslümanlar bunun acısını yıllardır hissediyorlar. İnsanları insanlıktan çıkarmaya ve mantıksız bir şekilde Müslümanlardan korkmaya teşvik etmeyi hedefleyen bir kampanyadır. Bizlerin ne giydiğimizden tutun da, yediğimiz yiyeceklerdeki seçimlerimizden, dua etme şeklimizden ve inancımızı uygulama şeklimizden korkmaları için yapılan bir kampanya.
Christchurch’te 51 masum insanın şehit edilmesi ve 42 kişinin yaralanması bir gecede olmadı. Bu bazı siyasi liderlerin, bazı medya ajanslarının ve diğerlerinin İslam ve Müslüman karşıtı söylemlerinin bir sonucuydu.
Müslümanlar bunun acısını 11 Eylül’den beri hissediyorlar. Aslında 11 Eylül, Müslümanlara karşı son yirmi yıldır nefret ve ırkçılık tohumlarını ekerek dünyanın yüzünü değiştirdi. Ancak Christchurch katliamı Yeni Zelanda tarihinde ve dünyada bazı siyasi liderler, bazı medya kuruluşları ve diğerlerinin Müslümanlara karşı nefret ve İslamofobi söylemine son vermeleri için bir dönüm noktasıdır.
Şimdi özgür dünya liderlerinin ırk, renk ve etnik kökenlerden bağımsız olarak özellikle Müslümanlara ve genel olarak insanlığa karşı nefret söylemi ve ırkçılığa karşı yasalar düzenleyerek akıllıca adımlar atma zamanı gelmiştir. Christchurch ve diğer birçok olay terörizmin rengi, ırkı ve dini olmadığını tüm dünya göstermek için birer kanıt ve delildir. “Beyaz üstünlüğü” ve aşırı sağcılığın yükselişi insanlık için büyük bir küresel tehdittir ve bu şimdi sona ermelidir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) de veda hutbesinde insanların bir tarağın dişleri gibi eşit olduğunu söylemiştir.