Allah’ın Kulunu Sevmesinin İşaretleri

Allah’ın Kulunu Sevmesinin İşaretleri

Hadis-i Şerifte ise şöyle buyurulmaktadır:

Ebû Hüreyre (Allah Ondan razı olsun)’dan rivayet edildiğine göre Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem), Allah şöyle buyurmuştur, dedi: “Her kim bir dostuma düşmanlık ederse, ben ona karşı harp ilan ederim. Kulum, kendisine emrettiğim farzlardan, bence daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık sağlayamaz. Kulum bana (farzlara ilâveten işlediği) nafile ibadetlerle durmadan yaklaşır; nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de (âdeta) ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne isterse, onu mutlaka veririm, bana sığınırsa, onu korurum.” (Buhârî, Rikak 38)

Allah Teâlâ tarafından sevilmek, dinimizin bizi ulaştırmak istediği en yüce hedeftir. Her hedefe ulaşmanın yolları olduğu gibi bu büyük sonuca erebilmek için yapılması gerekli işler de vardır. Öte yandan ise Allah’ın bir kulunu sevdiğini gösteren işaretler vardır. Yukarıda belirttiğimiz ayet-i kerîmede bu işaretlerin başında gelen hususun Hz. Peygamber (s.a.v.)’e uymak olduğu ortaya konulmuştur.

O hâlde kulun Hz. Peygamber (s.a.v.)’e uyması, onun izinden ayrılmaması, gerek inanç gerekse amel olarak onun çizgisinden gitmeye çalışması gerekmektedir. Allah’ı gerçekten seven herkes Hz. Peygamer (s.a.v.)’e uyar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e uyan herkesi de Allah sever. Böyle bir çizgiden uzak kalanlar için Allah sevgisi de Allah tarafından sevilmek de kuru bir iddia olmaktan başka bir anlam taşımaz.

Buna göre yukarıda belirttiğimiz hadis-i şerîfte ise öncelikle bir kulun farz olan görevlerine ek olarak nafile ibadetlerle Allah’a yakınlık kazandığı ve sonunda Allah’ın sevgisine ulaştığı belirtilmektedir. Demektir ki farz ve nafilelerde devamlılık göstermek, Allah’ın sevgisine işaret olmaktadır. Her işinde dürüstlük görülen, istekleri yerine getiren, tehlikelerden uzak tutulan kimsenin bu hâli de onun Allah Teâla tarafından sevildiğini gösterir. Çünkü Allah Teâlâ sevdiklerini yardımsız bırakmaz.

Zaten hadisimizdeki “İşiten kulağı, gören gözü olurum” ifadeleri, hiçbir zaman Allah Teâlâ’nın, o kulun vücuduna gireceği anlamına gelmez. Bu beyanlar, ilahî yardımın o kulun bütün hayatını kapsayacağı anlamını taşır.

“İman edip yararlı işler yapanlara rahman olan Allah (gönüllerde) sevgi uyandırır.” (Meryem suresi, 96. ayet) ayeti mucibince de man ve salh amel muhabbeti çeker.

Önce şu noktayı belirtelim ki Allah Teâlâ’nın kulunu sevmesi demek, o kul için hayır murat etmesi, ona hidayet ve nimet vermesi demektir. Allah Teâlâ’nın buğzetmesi de kulun azgınlığını artırıp azat etmesi demektir. Gök halkı veya sema ehli meleklerdir.

Başta Cebrâil (a.s.) olmak üzere meleklerin bir kulu sevmesi, o kul için dua ve istiğfarda bulunmaları anlamına gelir. Hadis-i şerîften anlaşılmaktadır ki, Allah Teâlâ bir kulu sevdiği zaman onu meleklere ve insanlara da sevdirir. Buradan şu sonucu çıkarmamız mümkündür: Müslümanlar arasında sevilen bir kişinin bu durumu, onun Allah katında da sevildiğinin göstergesidir.

Aynı şekilde salih insanların ve Müslümanların nefret ettiği kişinin bu durumu da, onun Allah’ın buğzettiği bir kişi olduğunu gösterir. O hâlde kimlerin kimler tarafından sevilip sevilmediği son derece büyük önem arz etmektedir.

(Kaynak: Riyâzü’s-sâlihîn)

Benzer Haberler