Dalkavukluk (Müdâhene)
- YAZARLAR
- 14 Şubat 2024
Dalkavukluk ya da yağcılık (Müdâhene) inanmadığı hâlde birine yaranmak, muhatabın gönlünü hoş etmek için “yağ çekmek” anlamına gelir. Dalkavuk, hedeflediği maddi menfaate ulaşmak amacıyla inanmadığı sözleri yaldızlayarak karşı tarafı etkileyip yüzsüzlük yapmaktadır. Hz. Peygamber böyle kişiliksizlerin yüzlerine toprak atılmasını yani onlara yüz verilmemesini emretmiş (Müslim, Zühd, 68-69); böyle tutumlardan kaçınılması konusunda uyarmıştır (İbn Mâce, Edeb, 36).
Dalkavukluk, toplumda statüsü yüksek, güç ve iktidar sahiplerine menfaati için kişiliğini ayaklar altına alan bayağı insanlar tarafından yapılmaktadır. Dalkavukluk, ona muhatap olanın izin vermesine bağlı olarak geliştiği için iki taraflı bir ilişkidir. Dolayısyla her ne kadar övülmek insana hoş gelse de buna muhatap olan insanlar bu türden ahlaksızlık yapanın seviyesine düşmemeli ve onurunu korumalı, gerçek iltifat ile sahtesini ayırmalıdır.
Dalkavukluk, Kur’ân-ı Kerîm’de müşriklerin bir tutumu olarak anlatılır. Nitekim müfessir Elmalılı Hamdi Yazır başlıktaki ayetin tefsirinde şunları kaydeder: “Zira arzu ettiler ki sen yağcılık yapsan, onları yağlasan, taptıklarına, alçak maksatlarına, haksızlıklarına ilişmesen, olur desen, yalanlarına yağ sürsen diye istediler de onun için yalanlamaya kalkıştılar. Yoksa sen yağcılık edecek, maksatlarını yerine getirme arzularını devam ettirecek olsaydın, böylece sen de onların sapıklıklarına katılmış bulunsaydın o vakit yaltaklanacaklardı. Onlar da sana yağ çekecek, yalanı doğrulayacak ne büyük ne akıllı adam diyeceklerdi. Fakat sen onlara yağcılık yapmayıp doğruyu söylediğin, Allah’ın emrini, peygamberliğini bildirdiğin için öyle iftiraya kalkıştılar, bile bile yalan söylediler. Onun için sen onlara itaat etme, arzularına yağ sürme. İşte yüce ahlakın ilk prensibi budur. Demek ki dil, kalem kendilerine yemin edilmeye layık varlıklar olmakla beraber doğruyu söylemek için çalışmayan yağcı diller, yağcı kalemler ve onları dinleyenler büyüklükten, yüce ahlaktan, akıldan uzak ve itaat edilmeye layık olmayan zavallılardır.”
İnsanlardaki güzel meziyetleri övmek iyiliği takdir kabîlinden dolayısıyla onu arttıran bir tutum olduğundan dalkavukluğa girmez; bunun, marifetin iltifata tabi olduğu yönündeki yaygın sözün de bir ifadesi olarak görülmesi gerekir. Bir kimsenin ya da topluluğun belasını ve kötülüğünü defetmek ya da bir hayrı elde etmek için iltifatta bulunmak, güler yüz göstermek, hoşgörülü olmak, nezaket ve zerafette bulunmak anlamına gelen “müdârâ” kişisel çıkarın merkeze alındığı ve iki yüzlülüğün belirleyici olduğu dalkavukluktan farklıdır.
En doğrusunu Allah bilir.