Bu Müslümanlara da Ne Oluyor, Özgürlük İstiyorlar?

Bu Müslümanlara da Ne Oluyor, Özgürlük İstiyorlar?

Avrupa’da faşistinden, liberaline, muhafazakarından solcusuna kadar kimi siyasetçilerle gazetecilerin derdi, varsa yoksa Müslümanlar. Tek tek, şahıs şahıs değil, hem de toptan. Bu siyasetçilerle gazetecilere bakarsanız, yer yüzünde adalet olmalı, özgürlük olmalı ama, Müslümanlar söz konusu olunca hepsinin de aklı başlarından uçup gidiyor. Üstelik bu Müslümanlara da ne oluyor ki, iki de bir özgürlük istiyorlar değil mi?

Bakınız, şu Avrupa Adalet Divanı (AAD) denilen Avrupa Birliği’nin en yüksek yargı organına. AAD, “Devlet yöneticileri, çalışanlarına başörtüsü yasağı koyabilirler.” diye bir hükme vardı ve böylece Belçika’daki aşırı sağ yöneticilerin yolunu açtı. Avusturyalı aşırı sağcılar şimdiden bu karara dört elle sarılmış durumda. “Mevcut anayasa ve yasalar el veremese de hukuku oynatırız.” diye işe koyuldular. Hem de özgürlük, özgürlük vallahi de özgürlük diyerek.

Şimdi bu Adalet Divanı diyor ki, “Haaa dikkat edin, burada ayrımcılık yapılmayacak, herkese yasak konulacak. O zaman şıp diye hukuka uyulmuş olur.”

Bu cümleleri kurmak için çok mu uğraştınız, hangi hukuk kitabı yaladınız be hakimler?

Yahu bu gerekçe, ırkçı faşistlerin ve “Müslüman” ülkelerden gelen solcuların bulundukları Avrupa ülkelerinde yalakalıklarını ispat tarzında, Müslümanlara kamusal alanda yer açmamak için uydurdukları mazeretleri andırıyor. “Yasak dedik ya hemşerim” tarzında hani.

AVRUPA | 28 Kasım 2023 Avrupa Birliği Adalet Divanı: Kamu Kurumlarında Başörtüsü Yasaklanabilir  28 Kasım 2023

Hiç başörtüsü takmamış, hiç takmayacak olan birisine başörtüsünü yasaklasan ne olur, yasaklamasan ne olur. Hele bunların içinde erkekler varsa ne ala! “Hepinize yasak dedim. Yasak işte” tarzı bu ayrımcılığın daha nereye kadar gideceğini bilemiyorum. Helal olsun size.

AAD kararını yazmadan evvel, Müslümanlara karşı zerre kadar sempatisi olmayan, tek zevki İslami cemaatleri ve kuruluşları gammazlamak olan kişilerin ruh hâlini anlamaya çalışmalı mıyız yoksa kendilerini öyle bırakmalı mıyız sorusu kafamda dolaşıyordu. Lakin, bunu nasıl becerebileceğimiz, bu insanların ruh hâlini nasıl anlayabileceğimiz konusunda bir işaret de bulamıyordum. Herhâlde AAD bu konuda bana az da olsa işaret verdi: “Anlamana gerek yok, yasak dedik ya” mantığını uygulayacağım: “Anlamamız gerekmez, çünkü anlamaya gerek yok.” Amma da mantıklı değil mi?