Gazzelilerin Yerlerinden Edilmesi Kabul Edilemez
- YAZARLAR
- 20 Kasım 2023
İsrail-Filistin arasındaki çatışmaların 7 Ekim’de yeniden alevlenmesi ile birlikte can kayıpları on binlerle ifade edilen boyutlara ulaştı. Gazze’nin kuzeyinde ne sağlam bir okul, ne hastane ne cami kaldı. Yoğun bombardımanlar sonucu bölge âdeta yerle bir oldu. Bölgeye su, gıda, elektrik, akaryakıt gibi temel ihtiyaçların tedarik edilmemesi bölgede yaşayan insanların hayatını bombalar kadar tehdit eder durumda. Yeni doğmuş bebeklerin kuvözlerde ölüme terk edildiği görüntüler, zorla güney Gazze’ye yürümeye çalışan yaşlılar, ağır yaralılar…
Gündem AB: Filistinliler İçin Bir Devlet İnşa EtmeliyizBölgede bunlar yaşanırken Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası kurumlar, birçok lider acil ateşkes çağrısını dile getirmeye devam ediyor. Bu açıklamalardan birini de geçtiğimiz günlerde AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell yaptı. Borrell, AB olarak üç noktada görüş birliğinde olunduğunu açıkladı: “Birincisi Gazze’nin dışına zorla göçe izin verilemez. Filistinlilerin sürgün edilmesine izin veremeyiz. İkincisi, Gazze toprakları küçültülemez. Gazze toprakları, İsrail tarafından işgal edilemez. Üçüncüsü ise Gazze’deki durum, Filistin meselesinin çözümünün bir parçası olmak zorunda.”
Gazzelilerin vatanlarını terk etmesi beklentisi hukuki ve insani açıdan yanlıştır. AB düzeyinde bu açıklamaların yapılması da Filistin’de kalıcı barışın sağlanması için önemlidir.
Öte yandan konuyla ilgili önemli gelişmelerden biri de İsrail’in Gazze’de işlediği iddia edilen savaş suçlarına karşı Uluslararası Ceza Mahkemesinde (UCM) Filistinli mağdurları savunan ünlü Fransız Avukat Gilles Devers’in öncülüğünde 500 kişilik avukat grubunun bir araya gelerek hukuki süreç başlatması oldu. Dinden, dilden bağımsız olarak sırf adalet arayışıyla başlatılan bu girişimin de akan kanın durması için vesile olmasını temenni ediyoruz.
Diğer yandan Avrupa ve Almanya’daki Müslümanlar da hâlâ çeşitli ithamların odak noktasında olmaya devam ediyor. İlk günden beri şiddetin, hele hele de masum sivilleri hedef alan şiddet ve terörün karşısında olduğunu Müslümanlar defaatle açıklamasına rağmen aynı açıklamaların sürekli olarak yapılması beklentisi bulunuyor.
Bunların yanı sıra Almanya’nın önde gelen partilerinden CDU’lu siyasetçi Jens Spahn “Yahudi nefretinin göçmen kültürünün bir parçası” olduğunu iddia ettiği bir konuşma yaptı. Ülkedeki tüm göçmenleri ve Müslümanları hedef alan toplumda kutuplaşmalara yol açacak asılsız ve ön yargıya dayalı bu gibi yaklaşımları da kabul etmiyoruz. Ülkedeki Müslümanlar ve İslami kuruluşlar şu hassas günlerde toplumda kutuplaşmaya, kin ve nefretin yayılmasına zemin vermemek için azami derecede bilinçli davranırken siyasilerin de aynı duyarlılığı göstermesi gerekmektedir.