Kafam Karışık, Ne Yazacağımı Bilemiyorum

Kafam Karışık, Ne Yazacağımı Bilemiyorum

Mesela, bütün dünya Gazze’de olup bitenleri insanlığından utanarak izlerken, İsrail’e, İsrail’i yöneten hükûmete yapılan eleştirilerin saf bir “Yahudi düşmanlığı” ile damgalanması, koca koca gazetecilerin görevine son verilmesi, siyasetçilerin istifa ettirilmesi, bürokratların devlet işlerinden kovulması gibi gelişmeleri izah etmekte zorlanıyorum. Öyle ki Almanya’da bir zamanlar en çok tuvalette okunması ile tanınan bir gazetede yayımlanan aslında su gibi İslam, göçmen ve yabancı düşmanlığını körükleyen “yeni anayasa” metnini ise gündeme almak istemiyorum. Zaten adamların geçmişi ortada. Fransız jandarmasının öğretmenine “Samuel Paty karikatür çizmeseydi ölmeyecekti mi?” sorusunu soran 10 yaşındaki çocuğu “terör zanlısı” diye göz altına alması ile Hollanda’da başbakanlığa oynayan “özgürlük sevdasını ailesinden öğrenen” ancak işi gücü Müslümanlara ve Müslüman kadınlara yasak getirmek olan bir siyasetçiden mi başlasam bilmiyorum.

Gazze’de hedef alınarak öldürülen çocuklardan, bebeklerden, vurulan hastanelerden veya ambulanslardan, Gazze’nin nükleer silahla yok edilmesi çağrısından veya İsrail başbakanının Amelikalıların hikâyesini hatırlatıp doğmamış çocukların dahi öldürülebileceğini ima etmesine hiç gelmek istemiyorum. Çünkü bunları dile getirirsen “Yahudi düşmanı” olurum.

Ama şu eski İsrail Başbakanı Ehud Barak’a çok kızıyorum. Ulan diyorum, sen ki başbakanlıktan önce bu Filistinlilerle acayip savaşmış, İsrail ordularına kumandanlık etmişsin, bir de çıkmış şimdi “Barış ancak Filistin devletinin kurulması ile mümkündür.” diyerek, “Yahudi ” düşmanlığı yapıyorsun. Baksana şu Avrupalı liderlere, Joe Biden’e hepsi de “İsrail istediği şeyi yapabilir” buna hakkı var, İsrail’in hastane bombalamasını, çocukları öldürmesini protesto edenlerin “insanlıkla alakası yok” derlerken bu saçma şeyleri nasıl söylersin demekten de geri durmayacağım.

Bu arada, şu Pakistan’a laf etmeden duramayacağım. Üç beş oy kapmak uğruna sen kalk bir gecede yüz binlerce Afganlı mülteciyi “evrakları yok” diye kapı dışarı et. Üstelik bu evrakları olmayan mültecilerin çok büyük çoğunluğu da Pakistan’da doğmuş, Pakistanlı yetkililer onlara belge vermemiş. Ve tüm bu yapılanlar “Bizim için öncelik Pakistanlılardır” sloganı altında yapılmış. Mültecilere devlet gücünü göstermek için de mültecilerin kaldığı kamplar buldozerlerle yerle bir edilmiş.

Bu durum insanlık Müslümanlık adına ne kadar acayip ise, aynı şekilde Dışişleri Bakanı Bilawal Butto Zerdari’nin, askerlerin baskısı ile güya mecliste güvensizlik oyu ile iktidardan uzaklaştırılıp 5 yıl siyasal yasaklı hâle getirilen İmran Han’a “asker desteği ile iktidara gelmeme” sözü vermek için Demokrasi Sözleşmesi’ne imza atmasını istemesi de acayip valla.

Kafam işte bu yüzden karışık.