Siz Hiç İmece Yaptınız mı?

Siz Hiç İmece Yaptınız mı?

Siz hiç imece yaptınız mı? Hani şu, hangi kelime ne manaya gelir, nerede, nasıl kullanılır gibi soruların cevabını bulmak üzere baktığımız sözlüklerin kimisinde imece için “köylüye topluca yaptırılan iş” veya köylülerin hep beraberce yaptığı iş diye tanımlamalar yapılır ya, aslında imece işi o kadar da basit bir iş değildir. Bana göre, imecenin bu şekilde tarif edilmesi, işi çığırından çıkarmak, manasını bozmak olduğu kadar imecenin ne olduğunu bilmemekten de kaynaklanmaktadır.

Geçenlerde bir yazımızda Ankara’da medfûn olsa da neredeyse Anadolu’nun, Trakya’nın, Balkanların gönül rehberi Hacı Bayram-ı Veli’den bahsederken “saklantuluk” üzere yaşayan, “toprak sürüp, tahul ve burçak eküp, ahaliyi imece usulü çalışmaya sevk edüp irşad eden” kişi demiştik ya, işte burada dikkat çekilmek istenen “imece”nin ruhuna hiç te yakışmayan, hatta şehirli/kentli zümresinin dudak bükmesi tarifinden başka bir şey değil bu tanım.

Eğer Allah Rasûlü Hz. Muhammed (s.a.v.)’i hayat rehberimiz olarak kabul edip, her anınızı buna göre tanzim edersek, ki, Hacı Bayram-ı Veli’nin böyle olduğuna dair rivayet ve kanaatler bu yöndedir, imecenin kökeninin o yüce Peygambere ittiba etme gayretine dayandığını kavrayabiliriz.

İMECE, TÜRK USULÜ VE MÜSLÜMANCA YAŞAMAKTIR

Şimdi burada işi Peygamberimize atfettim diye, sakın ola ki, bana, “İmece usulü, göçebe hâlinde yaşayan Türk topluluklarının Müslüman olmadan önce de hayatlarının bir parçasıydı. Yanlışın var!” demeyin. Ama, “Bu konuya da dikkat çekmezsen meselenin izahı eksik kalır!” derseniz, size hak veririm. Zira, imece usulünün asıl kökenleri taa Orta Asya bozkırlarında, otlaklarında, yaylaklarında, kışlaklarında, sulaklarında yaşayan Türk ahalinin günlük hayatıydı. Her ne kadar, dil bilimciler başka başka kelimeleri köken olarak gösterse de hemen hemen “yardımlaşma ve bir araya gelmek” manalarına gelen ümleşmek, ümecelemek kelimelerinden geldiği akla daha da yatar.

Siz Hiç İmece Yaptınız mı?

Kimi sözlüklerde bu kelimenin Arapça, herkes, toptan manasına gelen umum kelimesinin kökeninden hareketle “ammece” olduğu, daha sonra da halk dilinde “imece”ye dönüştüğü yazılsa da buradaki hakikat eksik olur. Şöyle ki, halk Türkçe konuşarak “imece” derken, Arapça/Türkçe karışımlı bir kelime olarak, aynı manaya gelebilecek “ammece” yani amme, halk tarafından yapılan manasına resmî kullanımı o zamanlar mümkün olabilir. Bunda bir sakınca da yoktur. Dolayısıyla Arapçadan aktarıldığı söylenen bu kelimenin önemli olan tarafı, toplumsal bir dayanışmayı, hem de herhangi bir çıkar beklentisi olmadan yapılan dayanışmayı ifade etmesi bakımından önemlidir. Bugün Orta Asya’da yaşayan çeşitli Türkî milletler imeceye “Cardımdaşu/Yardımdaşlık” dediklerine göre kelime Türkçedir. Balkanlarda Müslüman ahalinin, az da olsa gayr-ı Müslimlerin yaptıkları “Sedenka” geleneğinin kökeninin Türkler olduğu da dikkate alınırsa imece işi Türklerin işi demek daha doğru olur.

Ammaaa, hâl ve hakikat böyle iken, imececilik ruhunu Peygamber Efendimiz’e dayandırma çabası ne ola diye sorabilirsiniz. İşte mesele de buradadır. Çünkü, Peygamber Efendimiz işin içine girince, yapılan iş, sadece toplumsal bir dayanışma değil aynı zamanda, Allah’ın rızasını, Allah’ın hoşnutluğunu kazanma aracı olan ibadete dönüşmektedir. İmece diye bir ibadet duymamış olmamız, şimdi yeni bir ibadet uydurarak sapıttığımız anlamına gelmez. Zira, Allah rızası için yapılan her amel bir ibadettir, ibadet de hayatı Müslümanca sürdürmek demektir.

İMECE KOMŞUYA KARŞI SORUMLULUK BİLİNCİDİR

Onun içindir ki, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in “Cebrâil, bana komşuya iyilik etmeyi öylesine tavsiye etti ki, ben, neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım.” buyruğu, (Müslim, Birr 42. H. No: 6354) imeceye ibadet mahiyeti kazandırmıştır. Öyle ki, bir komşunun sadece tarla işi değil, yetimlerin, dulların ortada kalan her işi diğer insanlara mesuliyet yüklemiştir. Sadece bu mu?

Evsizlere ev, barınak, yiyecek ve kıyafet hazırlamak, bu yüzden diğer insanların görevi olmuş. Garibanların düğünlerinin yapılması, cenazelerinin kaldırılması, tarlalarının sürülmesi, ekinlerin kaldırılması gibi diğer işlerin hepsi de toptan bir halkın ortak mesuliyeti olmuştur. O halk bunu bir ibadeti eda edercesine yerine getirmiştir.

Hacı Bayram-ı Veli ise, tabir caiz ise, hem tam bir imece koordinatörü olmuş, kendisi imecelere katılmış, müridlerini, işte ve aşta imece hâlinde çalışmaya teşvik etmiştir.

Siz hiç imece yaptınız mı ve sizce imece usulü, yani, imece işi kaç para getirir?