İbret Alarak Gelişmek

İbret Alarak Gelişmek

Kur’an geçmiş milletlere dair kıssalar anlatır. Kayda değer olay ve olgulara dikkat çeker. Varlık dünyasındaki varlıkları ve olup bitenleri ayetler olarak niteler ve bizim onları da okumamızı ister. Bu çerçevede, “Yeryüzünde dolaşın da bir bakıp düşünün.” şeklinde ifadelerle tarihte olup bitenleri ve olmakta olanları anlamlandırıp değerlendirmemizi, aklımızı kullanarak dersler çıkarmamızı tavsiye eder (Mesela bkz. Al-i İmrân suresi,3:137, Ankebut suresi,29:20).   Üstelik, sık sık, “İbret alın!”, “ders çıkarın” vb. şeklinde uyarıların yapıldığı ayetlerde muhataplar şöyle nitelendirilir: “Ey akıl sahipleri!, Ey basiret sahipleri” vb (Bkz. Âl-i İmran, 3:13.; Haşr, 59:2.; Yusuf, 12:111).

Sadece kitapları değil, varlık dünyasındaki ayetleri de sorgulayarak okuyup anlamak, Müslüman bireyin mutlaka yapması gereken bir eylem, görev, sorumluluk. Bu okumalar sayesinde insanlaşma sürecini etkin ve verimli biçimde işletmiş olacaktır. Yani bu sayede, yaratılıştan sahip olduğu insani potansiyelini nihai sınırlarına doğru geliştirecektir. Bu bağlamda, özellikle kendisini diğer canlılardan ayıran düşünme, anlama, kavrama, analiz edip sentezlere ulaşma, alternatifleri fark edip en uygununu seçme, kararlar oluşturma gibi yetilerini geliştirip kaliteli insan olma imkânını yakalayacaktır.

Kaliteli insan, kendini gerçekleştirme yolunda ilerlemiş ve bunu sürdürebilen güçlü birey demektir. Bu birey, ibret almayı beceren, öngörülü, basiretli, olay ve olguların sadece görünen yüzlerini değil, görünmeyen boyutlarını da fark eden, arka planda nelerin olduğunu ve olabileceğini kestirebilen kişidir. Bu birey, kararlarında ve attığı adımlarda kolay kolay hata yapmaz; hasbelkader hata yaparsa onu fırsata dönüştürür. Çünkü onu da yeni öğrenmelere konu ederek gerekli ders(ler)i alıp kendini bir üst düzeye taşır, daha da güçlenir. Böylesi bireyler için elbette “Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır, olacaktır.” (İnşirah suresi, 94:5-6)  Bu bireyi kimse durduramaz; hak yolda ilerlemeye devam eder.

Salih bir Müslüman, bu temel özellikleriyle, sürekli yeni/farklı öğrenmeler gerçekleştirerek gücünü ve erdemliliğini hep geliştirir. Bu sadece yaratıcısı ve kendiyle değil; herkesle sulh içinde yaşamayı becerebilir.

İşte, ancak bu Müslüman bireyler, güçlü aile, güçlü cemaat, güçlü millet, güçlü ümmet oluşturabilirler. Bunlar, sadece kendileri için değil, tüm insanlık için hayatı yaşanılır hâle getirirler. İyi bireyleşememiş Müslümanlar, cemaat adına cemadat oluşturabilirler, millet diye güruh/topluluk meydana getirebilirler. Müslümanlar olarak bugün bu konuları gündem edinmeye muhtacız, mecburuz.