“Kimse Gazze’deki Acılardan Bahsetmiyor”
- GündemMANŞET
- 25 Ekim 2023
İsrail ile Filistin arasında meydana gelen savaşta 23 Ekim itibari ile ölenlerin sayısı 5 bine yaklaştı. Avrupa’daki ülkelerin büyük kısmı İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu belirterek İsrail’e tam desteğini açıklarken, Avrupa’da yaşayan Filistinliler de büyük bir endişe ile olup biteni izliyor.
Gazze halkı bombalardan etkilendiği kadar İsrail yönetiminin elektirik, su ve akarkayıtı da kesmesiyle çok zor şartlar altında yaşam mücadelesi veriyor. Almanya’daki Filistinliler ise medya ve kamuoyundaki tutuma tepkili. Almanya’da yaşayan üç Gazzeli bu süreçteki duygu ve düşüncelerini Camia okurları ile paylaştı.
Almanya’nın Hessen eyaletinde yaşayan 24 yaşındaki Ahmed*, Filistin ve İsrail arasındaki savaşta yaşananlardan dolayı dehşete düştüğünü ve üzüldüğünü belirtti. Ahmet, medyada yer alan haberlerin tek taraflı yapıldığını belirterek şöyle dedi: “Kimse Gazze’de yaşanan acılardan bahsetmiyor. Kimse ölen sivillerden, bombalanan hastanelerden, öldürülen sağlık görevlilerinden, basın mensuplarından, çocuklardan, kadınlardan, bebeklerden bahsetmiyor. Kiliseler, camiler, fırınlar bombalanıyor ve dünya seyrediyor. İnsanların hayatları tehlikede, ve bu kişilerin Yahudi, Hristiyan yada Müslüman olmasının bir önemi yok.”
“TERÖRİST OLARAK YAFTALANMAK ÇOK ÜZÜCÜ”
Üç aylıkken ailesi ile birlikte Almanya’ya geldiğini belirten Ahmed, okul hayatını, üniversite dönemini buradan geçiren bir genç olarak Almanya’da “terörist” ya da “antisemit” olarak yaftalanmanın kendisini çok üzdüğünü belirtti.
Evli olan ve bir kız evladının doğumunu bekleyen Ahmed, bir teyzesinin ve amcasının dışında tüm akrabalarının Filistin’de yaşadığını söyledi. Devamın da ise: “Aslında onlarla WhatsApp üzerinden iletişim hâlindeyim. Bize anlattıklarından birkaç örnek vereyim size: Sabah saat 3 ile 5 arasında uçakların sesleri onları deyim yerindeyse çıldırtıyormuş. Uyuyamıyorlarmış, düşünceleri de dahil her şeyin karmakarışık olduğunu söylüyorlar. Gün içerisinde sadece sabah namazından yatsı namazına kavuşmayı ve huzur bulmayı umuyorlar. Tek umutları ve hayalleri bir gün kendi evlerine dönmek. Bunun hayaliyle yaşıyor, Allah’a şükrediyorlar ve her şeyin güzel sonuçlanması için sabrediyorlar.” dedi.
“MESELE ÖLÜM KALIM MESELESİ”
Genel hissiyatını anlatmakta zorlandığını ifade eden Ahmed, “Düşünün, Almanya’da yaşıyorsunuz ve aileniz Gazze’de yaşıyor. Sürekli haberleri izliyor ve dinliyorsunuz, kimin hayatta kaldığını ve kimin öldüğünü bilmiyorsunuz. Ailenize nasıl olduklarını soramıyorsunuz, sadece bir yaşam belirtisi bekliyorsunuz. Mesele ‘iyiyim ya da kötüyüm’ değil, mesele ölüm, kalım meselesi.” dedi.
Tüm bu süreç zarfında çalışmanın veya bir şeylere odaklanmanın çok zor olduğunu belirten Ahmet, yaşanan adaletsizliği görüp bir şey yapamamanın üzüntüsünü yaşadığını da ekledi.
Filistin ve İsrail savaşı başladıktan sonra herhangi kötü bir tecrübe yaşayıp yaşamadığı sorulduğunda ise Ahmed, şöyle yanıt verdi: “Tanıdığım Filistin kökenli 15 yaşında bir çocuk okulda öğrenciler ve öğretmen tarafından o kadar ayrımcılığa uğramış ki eve ağlayarak gitmiş. Çocuğu terörist olmakla suçlamışlar. Öğretmenine dayanamadığını söylemesine rağmen çocuğun sınıftan çıkmasına izin vermemiş. Bunun üzerine çocuk, sınıftan yine de çıkmış. Kendimizi baskı altında hissediyoruz. Sürekli bizden bir şeyler söylememiz bekleniyor. Bu noktada medya ağırlıklı olarak tek taraflı yayın yapıyor ve ne yazık ki gerçekte neler olduğunu göstermiyor.”
“MÜSLÜMANLAR HER GÜN KENDİLERİNİ HAKLI ÇIKARMAK ZORUNDA”
Korkularından bahseden Ahmed, en çok da yeni yetişen neslin okulda göreceği muameleye dikkat çekerek: “Dürüst olmak gerekirse okullarda kendilerini konumlandırmak, hangi tarafa ait olduklarını belirlemek ve her gün kendilerini haklı çıkarmak zorunda olan çocuklar için korkuyorum. Herkese sesleniyorum: Gazze’de yaşanan adaletsizlik hakkında konuşun, uluslararası hukuk ihlalleri hakkında konuşun, savaşta fosfor kullanılması, hastanelerin, ibadet yerlerinin, çocukların, bebeklerin, kadınların, 4 bin 300 sivilin bombalanarak ölümü hakkında konuşun. Tüm bu acılara rağmen Gazze hâlâ tel örgülerle çevrili ve İsrail Gazze’ye su, elektrik ya da akaryakıtın ulaşmasına izin vermiyor. Yaşanan acılar hakkında konuşun ve sessiz kalmayın.” dedi.
Ahmed bombalar nedeniyle yıkılan evler altında gömülmeyi bekleyen bedenlerin bulunduğunu hatırlatarak: “Şu ana kadar yaşadığım en kötü şey kuzenimin, çocuklarının ve kocasının ölümü oldu. Çocuklar hâlâ enkaz altında ve bir haftadan uzun bir süredir kayıplar. Düşünün, ölü bir çocuğu bile gömemiyorsunuz.”
MERVE “DUYGULARIMIZI AÇIKLAYAMIYOR OLMAMIZ CANIMIZI YAKIYOR”
2010 yılından beri Almanya’nın Württemberg eyaletinde yaşayan iki çocuk annesi 34 yaşındaki Filistin asıllı Merve’yi* ise, en çok duygularını anlatamamak, acısını yaşayamamak üzüyor. Merve Gazze’de yaşanan ve hâlâ devam eden yıkımdan çok üzgün olduğunu belirtti. Her an insanların evlerinin yıkıldığını ve masum sivillerin öldüğünü kaydeden Merve, tüm dünyanın bu vahşete seyirci kalmasına da ayrıca çok kızgın olduğunu ifade etti. Binlerce insanın öldürüldüğünü ve binlercesinin Gazze’yi terk etmek zorunda kaldığını belirten Merve, Filistin halkının bu muameleyi hak etmediğini vurguladı.
Özellikle medyada çıkan haberlere atıfta bulunan Merve, Filistin halkının topyekûn “terörist” olarak yaftalamasından son derece rahatsız olduğunu ifade etti. Hem Filistin’de bulunan ailesi hem de Almanya’da yetişen çocukları için endişe duyduğunu belirten Merve, “Yanlış yorumlanabileceği endişesi ile, çocuklarımın duygularını açıklayamaması canımızı çok yakıyor.” dedi.
AYŞE “ALMANYA BENİM VATANIM”
Kırk yılı aşkın zamandır Almanya’da yaşadığını ve beş çocuğunun da Almanya’da doğup büyüdüğünü, burada eğitim gördüğünü ifade eden Ayşe* Hanım, Filistin’de yaşayan yeğenleri için çok endişeli olduğunu belirtti. Berlin’de geçirdiği yılları değerlendirdiğinde “Almanya benim vatanım.” diyen Ayşe Hanım, büyük şaşkınlık içerisinde olduğunu ve korktuğunu da ifade etti. Almanya’nın ve bazı Avrupa ülkelerinin Filistin ve İsrail savaşındaki tutumunu şaşkınlıkla ve büyük bir üzüntüyle izlediğini dile getiren Ayşe Hanım, “Demokrasiye, insan haklarına uygun bir tutum bekledim. Ama maalesef görüyorum ki, demokrasi anlayışı çok değişmiş.” dedi.
Burada yaşayan Filistinlilerin birçok yakınını kaybettiğini hatırlatan Ayşe Hanım insanlara Filistin’deki yakınları için barışçıl protestolara dahi izin verilmediğini vurguladı. Ayşe Hanım, “Kefiyyehler, Filistin bayraklı kolyeler, penyeler yasaklandı, hatta yeri geldi tehdit edildik, yeri geldi vatandaşlık dahi verilmemesi söylendi. İlk günlerde bu tutum çok sertti.” dedi.
Orantısız güç kullanıldığına dikkat çeken Ayşe Hanım, “Fosfor bombaları kullanıldı, hastaneler, okullar ve ibadethaneler bombalandı. Bunlar savaş suçudur. İnsan hakları ihlallerine sessiz kalan ülkeleri anlayamıyorum.” diyerek özellikle Avrupa ülkelerinin sessizliğine bir anlam veremediğini ifade etti. Ülkelerin, barış için ve bölgedeki halka insani yardımın ulaşması için çaba göstermesini beklediğini kaydetti.
Son olarak tekrar üzüntüsünü belirten Ayşe Hanım, “Çok üzgünüm. Şiddet kimden gelirse gelsin karşıyım. 21. yüzyılda tarihten hiçbir ders çıkarılmamış olması beni hayal kırıklığına uğrattı. Bir Müslüman olarak savaşın bir an önce bitmesi için Allah’a dua ediyorum.” dedi.
*İsimler redaksiyon tarafından değiştirilmiştir.