Tek Tek Yemleme

Tek Tek Yemleme

Bir zamanlar üç öküz varmış. Akça öküz, kara öküz, sarı öküz. Birbirleriyle pek canciğer dost imişler. Birbirlerinden hiç ayrılmaz, bulduklarını kardeşçe paylaşır, asla dövüşmezlermiş. Bir tehlike ile karşılaştıklarında derhal birleşir, boynuzlarını kullanarak en azılı düşmanlarını korkutur, yanlarına yaklaştırmazlarmış. En verimli çayırlarda birlikte otluyor, semirdikçe semiriyorlarmış.

Günlerce av bulamayan aslanın yolu üç öküzün otladığı çayıra düşmüş. Üç ahbap öküzü görmüş, ağzından sular akmış. Önce kükremiş, sonra öküzlerin üstüne yürümüş. Üç ahbap, hemen yan yana durup hafiften bir “boynuz” gösterisi yapmışlar! Aslan vaziyetin nezaketini anlamış, siyasetini hemen değiştirmiş. Öküzlere seslenmiş: “Günaydın, arkadaşlar nasılsınız?”

Padişah hatır sorunca, akan sular durmuş, eğilip saygılarını sunmuş, “Sağ olun efendim, çok iyiyiz!” demişler.

Aslan tekrar seslenmiş: “Değerli arkadaşlar, sizi yemek istediğimi sandınız. Asla böyle bir niyetim yoktur. Karnım da zaten pek toktur. Günlerdir sizi gözlüyorum. Dostluğunuza, samimiyetinize hayran kaldım. Beni de aranıza almanızı, dost olmamızı teklif ediyorum. Sizi hiçbir zaman yemeyeceğime, üstelik bütün düşmanlarınıza karşı koruyacağıma söz veriyorum. …”

Öküzler, aslanın dostluk teklifine sevinmişler, aslanla üç öküz arasındaki duyulmamış dostluk böylece kurulmuş. Bir gün, akça öküz, çayırın yanındaki dereden su içmeye gitmiş. Aslan, kara öküzle sarı öküze demiş ki:

“Sevgili arkadaşlar, akça öküz, rengi çok uzaklardan seçildiği için, karanlıkta yerimizi belli ediyor, düşmanlarımızın silahına hedef oluyoruz. Yaşamak istiyorsak, akça öküzden kurtulmamız şarttır. Onu aramızdan atmalıyız. Siz ne fikirdesiniz?”

Kara öküzle sarı öküz çayırın kendilerine kalacağını da hesaba katarak, “Ferman efendimizindir, tedbiriniz münasiptir.” demişler.

Arslan teşekkür ettikten sonra, “Akça öküz aramızdan ayrılınca ya bir kaplanın veya insanoğlunun midesine inecek. Arkadaşımızın düşmanlarımızı beslemesinden herhalde hoşlanmazsınız. İyisi mi ben yiyeyim.” demiş.

Kara öküzle sarı öküz, akça öküzün yenmesine razı olmuşlar. Beş gün sonra aslan; sarı öküzle tek başına konuşmuş. Aynı hikâye, aynı düzen! Kara öküz de mideyi boylamış. Bir beş gün sonra aslan, sarı öküzü almış karşısına. Bir kükremiş: “Ey öküz oğlu öküz, sıranın kendine geleceğini hiç düşünmedin mi?”

İslam dünyasında olup bitenleri ve dünyanın her tarafındaki Müslümanların yapıp ettiklerini, karşı karşıya kaldıkları sorunları anlamaya bu hikâye katkı sağlar mı? Ne dersiniz?