Tekbir Bir Slogandır: Vallahi Allahu Ekber!

Tekbir Bir Slogandır: Vallahi Allahu Ekber!

Şu deprem hadisesinde de gördük ki, Türkiye’nin Müslüman ahalisi en zor anlarında, hayat memat mücadelesinde bile sevinçlerini ve hüzünlerini, “Allahu Ekber” diyerek yansıtmaya devam ediyor. Müslümanlara din uydurma çabasındaki bir kısım “ilahiyatçı”ların böylesi anlarda “Allahu Ekber” diye tekbir getirilmesini “siyasal slogan” olarak nitelemesi o kişilerin hakikî zihin dünyalarını ortaya koyduğu gibi “bizzat” “ilahiyat”çı olmalarının da sırrını ele veriyor. Hadi diyelim ki, bunu, İslam denilince sanki arenada delirmiş bir boğaya dönen veya kovanına çomak sokulmuş arılar gibi saldırganlaşan azılı İslam düşmanları dedi. Nitekim diyorlar da. “İlahiyatçı” sıfatlı insanların dahi bu rezil siyaset avına düşmeleri karşısında inadına “Allahu Ekber” demek vacip oluyor.

“Vallahi Allahu Ekber”

Bir ramazan günü ve bayramın yakınlaştığı şu günlerde; neşe, surur, tekbir, selâm ve zikir gününde meseleye böyle başlamak istemezdim. Amma, adamların, insanlığın varlığından beri ve hele hele İslam’ın en temel şiarlarından olan Allah’ın “Tek”liğini ortaya koyması bakımından bir şiar, bir sembol hâline gelen “tekbir”den, kendilerinin içine düştükleri pis mi pis, çürük, bozuk, saçma sapan “siyaset” çabası üretmeleri inanın ki, kanıma dokundu. Ve onun için ben de diyorum ki: “Vallahi Allahu Ekber.”

Bayramlarımız, kulluk şuurumuzu sevincimizle paylaştığımız önemli günlerdir. Zira İslam’ın bayramına yaşlı çocuk, kadın erkek her Müslüman aynı anda katılır. Aynı anda dua edilir aynı anda tekbir ve tehlil getirilir, aynı anda namaz kılınır. Böylesine bir birliktelik, Müslümanların sevinçlerinin paylaşılarak çoğalmasına, kederlerinin de azalmasına vesile olur.

Bayram namazı öylesine ilahî sırlarla doludur ve sadece cemaatle kılınır. Ki, Hanefî mezhebi vâcipliğine hükmetmiştir. Bayram namazına katılan cemaatin üzerinde ilahî bir hediye ve ilahi tecellilerin bulunduğu da söylenmiştir. Nitekim Aşçı İbrahim Halil Dede, bu tür ilahî hediye ve tecellinin başka hiçbir namazda bulunmadığını söylemiş, öyle ki, pek çok insanın normal zamanlarda farz namazları kılmadıkları hâlde vacip olan bir namaza koşup gelmelerini şu şekilde manalandırmayı tercih etmiştir:

Bayram İlahî Sır ve Tecellilerle Doludur

“Bayram namazının sırrı tamamıyla kâl (söz) ile ifade edilemez. Bu sır, vicdan ile bilinebilen bir tecelli, kendine has bir hâldir. Bayram namazını eda eden müminler, manen, Allah’a senin emr-i ilahiyyeni ve rıza-yı şerifini tahsil edip otuz gün sâim (oruç) olduk. Bugün bu amelimizin ücretini ve cezasını istida ile huzurı ilahiyyene geldik. Atıyye (hediye) ve ihsanına muhtacız demek isterler.”

Gel de şimdi bu durum karşısında Allahu Ekber deme! Allahu Ekber!

Mevlânâ Celâleddin Rûmî de cuma günlerini de bayram günlerine dahil etmiş, bu günlerinin hikmeti olarak şu şekilde bir izahatta bulunmuştur. “Tanrı dostları, alimler, dervişle ve ahâli bir araya gelerek kaynaşırlar, birbirleriyle konuşup görüşürler. Çünkü cemaatte rahmet vardır. Ayrılık ise azaptır.”

Mevlânâ Celâleddîn Rûmî bu bir araya gelişi de Allah’ın kullarının, kıyamet gününde, özleri temiz dostlar, halis olarak seven kişilerle cennette, “gerçeklik makamında” toplanacakları günü hatırlamaları için bir prova olarak yorumlar.

Bayram Mutluluğun Ortaya Konulduğu Bir Gündür

Bu yüzdendir ki, katılırsınız katılmazsınız, ama, Rûmî’nin dediği gibi “Bayramlar temiz Allah dostlarının buluşmaları” olmak durumundadır. Zaten Allah’ın Resûlü o günün insanın yanındaki ziynet eşyası hatta ondan da önemli bir konumda bulunan silahların taşınmasını yasaklamıştır.

Çünkü bugün izhar-ı meserret (neşenin, mutluluğun ortaya konulduğu) bir gündür. Neşenin izharı ise ancak bir topluluk içinde mümkündür.

Öyle anlaşılıyor ki, bayram günü, bir Müslüman’ın kendi köşesine çekilip kendi başına dinlenemeyeceği, topluma karışıp, başkalarının da neşesini, mutluluğunu paylaşacağı, üzüntülü, kederli olan kardeşlerini teselli edeceği, onlarla dayanışmasını göstereceği bir gündür. Sevginin, muhabbetin dostluğun paylaşıldığı bir gün olan bayram selâmlaşma ve hediyeleşmelerle süslenir.

Böylesi bir gün, hamd, şükür, hayır ve dua günüdür. Bakara Sûresinin 185. ayetinin işaret ettiği gibi Allah’ın biz Müslümanları doğru yola iletmesine bir şükür arzı olarak Rabbimizin ismini en yüce bilmek ve en yüce tutmak bayramın en önemli özelliğidir.

Onun içindir ki, bir kez daha: Allahu ekber, Allahu ekber, Lâ ilâhe ill’allahu Allahu ekber, Allahu ekber ve lillâhi’l-hamd.