Ramazan Ayı Ruhun Bakıma Alındığı Aydır
- HAYAT
- 29 Mart 2023
Son yıllarda, pandemi, ekonomik kriz ve doğal felaketler tüm dünyayı etkisi altına aldı. Bu durum pek çok kişide bunalıma sebep oldu. İnsan ruhu, doğası gereği, dinginliği ve huzuru arıyor. Bazen durup dururken içimiz sıkılır ya, bu durum ruhumuzun huzur arayışından geliyor. Böylesi bir durumda oturup ruhumuza zaman ayırmak ve onu beslemek gerekiyor.
RUH, İLAHî MENŞELİDİR
Ruhumuz âlem-i ervahta Rabbimiz ile tanıştı ve O’nun yakınlığına alıştı. Sonra bedenler giydirilerek dünyaya gönderildi. Beden topraktan yaratıldı, bedenin gıdası yemek-içmek, hepsi dünyada. Bedenin aksine ruh, ilahî menşeli; “Âdem’in yaratılışını tamamladığım zaman ona ruhumdan üfürdüm.”[1] ayeti de bunun delilidir. Bu durumu Mevlânâ Celâleddîn Rûmî beyitlerinde şu şekilde dile getirir:
“Rûhun mebdei Allah’ın Arşı nurundandır,
Yerin toprağı ise cismin aslı ve vatanıdır.
Rûh gurbettedir, cisim vatanındadır.
O hâlde (Yâ Rab!) garip, mahzun ve vatanından uzak olan ruha merhamet et.”
RUHUN GIDASI KUR’AN’DIR
Ruhun gıdası da geldiği yerdendir. Ruh, arşın üstünden geldi. Dolayısıyla gıdası da oradandır. Ruhun gıdası Kur’ân-ı Kerîm’dir. Kur’an’da emir buyurulan namaz, oruç, hac, zekât, zikir ve diğer sâlih amellerin hepsi ruhun gıdasıdır.
Ramazan ayı bedenlerin değil ruhların bakıma alındığı aydır. Bu ayda ruhlara yapılacak bakım, diğer on bir ayı şekillendirecektir. Ramazan bir fırsattır, Rabbimize yakınlaşma fırsatı sunar, ruhlarımıza yönelme ve besleme imkânını verir. Ramazanda beden ikinci plandadır, ön planda olan ise ruhtur.
RAMAZAN AYINDA NELER YAPILABİLİR?
Öyleyse şu hayatın hengamesinden bizleri bir ay iç huzura kavuşturacak olan ramazan ayını çok iyi değerlendirmek gerekir. Bunun için neler yapabiliriz?
Kur’ân-ı Kerîm İle Dostluğu Pekiştirmek
Kur’ân-ı Kerîm ile dostluğu pekiştirmek sadece onu okuyarak değil, ayetleri üzerinde tefekkür etmek, hayatımızda tatbik etmek ve o ayetleri yaşamak ve yaşatmakla olur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki:
“…Bir cemaat, Allah Teâlâ’nın evlerinden bir evde toplanıp Allah’ın kitabını okur ve onu aralarında müzâkere eder, anlayıp kavramaya çalışırlarsa, üzerlerine sekînet iner ve kendilerini rahmet kaplar. Melekler onları kuşatırlar. Allah Teâlâ da onları kendi nezdinde bulunanların arasında zikreder. Amelinin kendisini geride bıraktığı kişiyi ise, nesebi öne geçirmez.”[2]
Kur’ân-ı Kerîm sadık bir dosttur. Nitekim Peygamber Efendimiz bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Kim Allah’ın kitabından bir ayet öğrenirse kıyamet günü öğrendiği ayet o kişiyi, yüzüne gülerek karşılar.”[3] Öyleyse Kur’ân-ı Kerîm ayı olan ramazanda Kur’an ile hemhâl olalım.
Çokca Tevbe Ve Dua Etmek
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Kul bir günah işlediğinde kalbinde bir siyah nokta meydana gelir. Eğer o günahtan el çeker, Allah’tan bağışlanmasını diler ve tevbe ederse kalbi cilalanır. Eğer bir daha o günaha dönerse o siyah nokta büyür, öyle ki, bütün kalbi kaplar.”[4]
Yüce Rabbimizde, “Hayır! Hayır! Doğrusu onların kazandıkları günahlar birike birike kalplerini kaplayıp karartmıştır.”[5] buyurmaktadır. İşlenen her bir günah ile kararan kalp, ruhun manevi gıdalarla beslenmesine engel olur. Öyleyse sevapların kat kat fazla verildiği ramazan ayında çokca tevbe ederek, Rabbimizden af dileyelim.
Dua, kulun Rabbi karşısında naz makamında duruşudur, Rabbi ile sürekli irtibat hâlidir. Dua ile kul Rabbinin katında değer kazanır.[6] İçinde bulunduğumuz ramazan günlerinde ve gecelerinde zihnimiz, kalbimiz ve dilimiz hep dua ile meşgul olmalı. Rabbimize yalvara yakara ve gizlice dua edelim.[7] Ümmete, insanlığa, vatanımıza, milletimize, neslimize, teşkilatımıza ve dahi kendi nefsimize uzun uzun duada bulunalım, çünkü “oruçlunun orucunu açarken yapacağı dua reddedilmez.”[8]
Allah’ı Zikretmek, Evrad Okumak
Rabbimiz Rad suresi 28’inci ayet kalplerin ancak Allah’ı zikretmekle huzur bulacağını bildirir. İnsan dünyada bir arayış içerisindedir. Bundan dolayı hiç tatmin olmaz, ancak Allah’a yakın olarak, hayatımızın tam merkezine Allah’ın rızasını almakla, insan ruhu sukûnet bulur. Kalp ne hissederse dil onu söyler. Kalbe Allah dedirtmeli ki, dilden Allah’ın hoşnut olacağı söz çıksın, diğer azalar buna eşlik etsin. Öyleyse her gün evrad-ı şerifimizi okuyarak, tesbihatlarımızı yaparak ruhumuzu arındıralım.
Sahur ve Teheccüd
Dinimizi nasıl yaşamamız gerektiğini en güzel şekli ile Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yaşayarak öğretti. Oruçlunun sahura kalkmasını, sahurun bereket olduğunu ifade etti. Kişi sahura kalkmakla seher vaktini uyanık geçirmiş ve bu vakitte hem dua hem de istiğfar etmek suretiyle cennet ehlinin özelliklerine sahip olmuştur.[9] Bu şekilde manevi lezzetlerle başlanan oruç daha canlı, daha şevkli tutulur. Bu tür maddi ve manevi bereketleri olan sahur, ihmal edilmemelidir. Sahuru, yine Peygamber Efendimiz’in güçlü sünnetlerinden Teheccüd ile taçlandırarak, manevi iklimde ruhumuzu iyice “yıkayalım.”
Sünnet Namazlar
İnsanın bedeni çeşitli sebeplerle kirlendiği gibi, ruhu da kirlenir. Namaz her kiri temizler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in ayakları şişecek kadar namaz kıldığı olurdu. Aişe annemiz (r.a.) O’ na bir seferinde acıyarak: “Ey Allah`ın Resulü, Allah senin geçmiş gelecek bütün günahlarını bağışladığını söylüyor, öyleyse kendini bunca yormak niçin?” diye sorduğunda O da:
“Şükreden bir kul olmayayım mi?” buyurmuştur.[10] Demek ki namaz, Allah`ın bize verdiği sayısız nimetlere karşı da bir şükür, yani teşekkürdür.
Rabbimizin huzuruna farz namazlarımıza ek olarak, kuşluk namazı, evvabin namazı, teravih namazı ve teheccüd namazı ile çıkarak, ruhumuzu doyuralım. Velhasılı kelam, Kızılderililere atfedilen deyişle “O kadar hızlı koştuk ki, ruhlarımız geride kaldı.” Geride kalan ruhumuzu bu ramazan manevi bakıma alarak, on bir aya yetecek güce kavuşturalım.
[1] Hicr suresi, 15:29; Sad suresi, 38:72.
[2] Müslim, Zikir, 38; İbn-i Mâce, Mukaddime, 17.
[3] Heysemî, VII, 161.
[4] Tirmizî, Tefsîr, 83; İbn-i Mâce, Zühd, 29.
[5] Mutaffîfîn suresi, 83:14.
[6] Furkân suresi, 25:77.
[7] A’râf suresi, 7:55.
[8] İbni Mâce, Siyâm, 48.
[9] Zâriyât suresi, 51:18.
[10] Buharî Tefsir 48, Teheccüd 6.