Çocuklarda Deprem Korkusu: “Ya Burada Da Deprem Olursa?”

Doğal afetin kendisi ani gelen, beklenmedik, insanın kontrolü dışında olan bir şeydir. Buna göre ne zaman, ne olacak ve hangi büyüklükte başımıza ne gelecek bilemeyiz çünkü bizim kontrolümüzde olan bir durum değildir. Böyle olunca genelde herkes üzerinde oluşturduğu duygular daha çok belirsizlikle gelişen temel güvenlik duygusunun kaybıdır. Bu duygular özellikle çocuklarda daha yoğun yaşanır. Çocuklarda ortaya çıkan deprem korkusu “Ya burada da olursa?” gibi sorular ile uzunca müddet meşgul olmalarına sebep olabilir.

Çocuğun daha önce bilmediği, görmediği, duymadığı bir şey olmuştur. Her ne kadar insan bilmek, öğrenmek istese de en temel duygulardan birisi belirsizlik duygusudur. Belirsizlik duygusunun çok yoğun olması ise insanda tehdit oluşturur. O yüzden doğal afetlerin çocuklar üzerinde oluşturduğu en temel duygu belirsizliktir. Ekranlardan maruz kaldığı görüntüler, yardım çağrıları, ağlayanlar, enkazlar daha önce hiç bilmediği, görmediği şeylerdir. Ailesinin yüzünde de tanımlayamadığı bir duygu karmaşasını görmek, depremden direkt etkilenmemiş olsa dahi çocuğu çemberin içerisine alır.

Her insanın sabah kalkmak, işe gitmek, çocukları okula götürmek gibi günlük rutinleri vardır. Aklımıza bugün sel mi olacak, yolda başımıza bir şey mi gelecek diye düşünmek gelmez. Başımıza bir şey gelirse de bu durumla baş etme becerisi geliştirebilirim düşüncesi, temel bir güvenlik duygusu olduğunu gösterir. Doğal afetlerde bu durum farklıdır. Belirsizlikle gelen bir durum olur. Duyguların ve düşüncelerin belirsiz olduğu, suçluluk ve çaresizlik hissedilen bir durum ortaya çıkar.

“BU ÇOCUKLAR YARAMAZLIK MI YAPTI?”

Deprem bölgesinde yaşanan acıyı görerek kendimizi suçlu hissetmemiz doğal bir duygudur. “Onlar orada acı içindeyken, bizim burada keyfimiz yerinde.” gibi cümleleri son dönemde çevrenizden sıkça duymuşsunuzdur. Çocuklarınızın depremle ilgili sorularından biri de “Bu çocuklar yaramazlık mı yaptılar da deprem oldu?” olmuştur.

Veya yemek yiyememe, iştah kaybı gibi durumların da ortaya çıkmış olması doğaldır. Bu süreçte yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da temel yaşanan duygu çaresizliktir. Belirsizlik, korku, kaygı ve güvensizlik çok yoğun olduğunda özellikle de çocuklarda travmatik bir hâl alabilir.

AİLE | 28 Şubat 2023 Depremzedelerle Ve Yakınlarıyla Konuşurken Nelere Dikkat Etmeliyiz? 28 Şubat 2023

DUYGULAR İŞLEVSEL OLMALI!

Aslına bakarsanız tüm duyguların yaşanıyor olması “normaldir”. Örneğin kaygı duymasak, yoldan karşıya geçecek olsak, direkt geçeriz. Bu durumda başımıza muhtemelen bir kaza gelebilir. Tam aksine aşırı düzeyde kaygı yaşıyorsak, uzaktan araba gelirken dahi, “Ya son anda hızlanırsa?” gibi aşırı uç kaygıların bizi işgal ettiği ve kontrolü ele geçirdiği bir durum oluşur. Önemli olan tüm duyguların belli bir düzeyde yaşanıyor olmasıdır. Belli düzeyde kaygı yaşıyorsak, bu bizi kazalardan korur. Sonuç itibariyle belli düzeyde yaşadığımız kaygı yoldan karşıya geçmek istediğimizde sağa sola bakma ihtiyacını ortaya koyar.

Yukarıda bahsettiğim korku, kaygı, belirsizlik, güvensizlik gibi duygularımızın hepsi de işlevsel duygular. Böyle bir afet karşısında tabii ki belirtilen tüm duyguları hissedebilirim ve güvende hissedemem. Bu durum doğaldır. Biz buna anormal durumlarda ortaya koyduğumuz normal duygular/tepkiler diyoruz.

BEDEN VE DUYGUNUN KONTROLDEN ÇIKMASI: ÇÖZÜLME HÂLİ

Duygularımızın tamamı işlevsel olma boyutundan çıkıp çok aşırı ve yoğun olduğunda “çözülme” dediğimiz travmaya evrilebilir. Çözülme durumunda beden ve duygular tamamen kontrolden çıkar. Yemek yeriz, su içeriz ama tüm bunları nasıl yaptığımızın farkında olmayız.

Bedenimizden, içinde bulunduğumuz dünyadan büyük bir kopukluk yaşarız. Halbuki doğal afeti direkt yaşamamışızdır.

ÇOCUKLAR DEPREMİ NASIL DENEYİMLİYOR?

Çocuklar depremi ilk etapta aile bireylerinin tepkilerinden deneyimliyor. Düşünün, çocuk sabah uyandı. Deprem gece olmuş, anne ve babasının yüzünde donuk bir ifade ve gözlerde dehşet var. Korkunç bir şey olmuş. Çaresizlik var. Nasıl bir şeyle karşı karşıya olduklarını anne ve babasının yüzüne bakan çocuk anlıyor. Bir anlam yüklemesi gerektiğini buradan görüyor.

Şayet ebeveyn duygularını sağlıklı düzeyde göğüsleyebilirse, çocuk için de kaotik durumun anlamlandırılması ve duygularının sağlıklı işlenecek boyuta evrilmesi daha kolay olacaktır.

Bu yüzden çocuğun deprem deneyimini televizyon ekranlarında gördükleri değil, anne ve babası belirlemelidir. Asıl rol model onlar olur ve onların duygularını kopyalayarak, çocuk da kendi duygularını değerlendirir. Buna literatürde aynalama da denir.

Ayriyeten sürekli televizyonda, sosyal medyada deprem görüntülerine maruz kalmak çocuk açısından sağlıklı değildir. Maalesef insanoğlunun dehşetten beslenen bir tarafı da vardır. Fakat çocuklarımızı asla bu görüntülere maruz bırakmamalıyız.

Ekranlardan ve anne babasından duyduklarının yanı sıra çocuk depremi yakın kaybı olması nedeniyle de deneyimleyebilir. Anneanne veya babaanne depremde vefat etmiştir. Bu da çocukta “Deprem kötü, öldüren bir şey.” algısı oluşturabilir. Burada dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de çocuğa bunun nasıl anlatılacağı ile ilgilidir. Nitekim depremin Allah (c.c.) tarafından geldiğini öğrenen çocuk, bunun nedenini de sorgulayacaktır. Burada uygun bir dil veya bir uzmandan, eğitimciden yardım almak faydalı olabilir.

AİLE | 15 Mart 2023 Deprem Felaket Mi? 15 Mart 2023

ÇOCUĞA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİM?

Depremden bizzat etkilenmemiş çocuklara öncelikle hissettikleri tüm duyguların “normal” olduğunu söyleyerek başlayabiliriz. Sonuçta çocuğun hissettiği tüm duyguları biz yetişkinler de hissediyoruz. Bu yüzden önce kendi duygularımızı düzenlememiz gerekiyor. Ancak kendi duygularımızı düzene koyduğumuzda çocuğa faydalı olabiliriz.

Çocuklara hissettikleri tüm duyguların normal olduğunu fakat duygularımızın bizim elimizi kolumuzu bağlamaması gerektiğini uygun bir dille açıklayabiliriz. Örneğin su içerken suçluluk duygusu hissediyor olabiliriz, fakat bu duygu aynı zamanda beni harekete geçirmeli, yani bir aksiyon yapmama vesile olmalı.

Depremzede kardeşlerimizin bizim burada oluşumuza ihtiyacı var hissini çocuğa verebilmeliyiz. Yaşadığımız yerde olmalıyız ki, onlara yardım ulaştırabilelim. Su örneği gibi, suçluluğun hemen ardından, onlara nasıl su ulaştırabilirim düşüncesini tetiklemek gerekiyor.

Bunların yanı sıra, çocuğa konuşma, anlatma imkânı sunmakta fayda var. Yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarında kendilerini ifade etmeye, duygularını paylaşmaya ihtiyaçları var. Yakınlarıyla konuşmak, yaşadığı duyguları belirli bir düzeyde tutmasını sağlayacaktır. Destek verebilecek yakınlarıyla temas kurması, duygularını dengede tutmak için bir kaynak olacaktır. Okula gitmek, arkadaşlarıyla buluşmak gibi çocuğa iyi gelen günlük rutinlerine devam etmesinde yardımcı olunmalı. Son olarak ailecek zihin ve beden regülasyonu açısından iyi gelecek nefes egzersizler ve yürüyüşler yapılmalı. Bunlar bizim kendi “duygu kabımızı” düzenlememize de yardımcı olacaktır.

(IGMG Eğitim Başkanlığının, “Deprem ve Çocuk” başlıklı seminer serisinin 3’üncü bölümünden hareketle hazırlanmıştır.)