Menfaate İlgi
- YAZARLAR
- 21 Şubat 2023
Kur’ân-ı Kerîm’de bir şey emrediliyorsa veya yasaklanıyorsa hemen onun hikmetine, sağlayacağı faydaya veya zarara işaret edilir. Söz gelimi, “Namaz kıl” emrinden hemen sonra şu açıklama gelmektedir: “Çünkü namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkor.” (Ankebut suresi, 29:45) Aklı örten içki, kumar gibi şeyler pislik olarak nitelendirildikten sonra şöyle buyuruluyor: “Onlardan kaçının, uzak durun ki iflah olasınız (kurtuluşa eresiniz).” (Maide suresi, 5:90)
YAZARLAR Nasıl Dindarlık?Görüyoruz ki, Kur’an’daki emir ve yasakların hikmeti açıklanırken onların insan için fayda veya zararına dikkatler çekilmektedir. Zaten her şeyi en iyi bilen ve yaratıklarına son derece merhametli olan Allah, kulları için en iyi ve doğru (faydalı) olanı emreder, onlara zararlı olanları ise yasaklar. Bu gerçeğin kavranması, insanların o emir ve yasaklara gönülden uymalarını sağlar. Çünkü insan, yaratılışı itibariyle kendi menfaatine düşkündür, onlarla ilgilenir; zararına olacağını düşündüklerinden ise uzak durmaya çalışır, onlarla ilgilenmek istemez. Faydalı olduğunu düşünerek dindarlığı seçmek, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için dindar olmaya aykırı değildir.
Öte yandan biz dindarların, dindarlık uygulamalarına yaklaşımımızdaki isteksizlik, zorakilik, zevk ve şevksizlik, can atamamak ve benzeri hâllerimiz, dindarlığın bize faydasını kavramamış olmamızdan da kaynaklanıyor, diyebiliriz. Dindarlık, zoraki kabullenilecek bir şey değildir; tamamen bireyin özgür iradesiyle ve içtenlikle tercih edeceği bir şeydir (Bakara suresi,2: 256.; Kehf suresi, 18:29).
Aklını kullanarak içtenlikle benimsediği sahih bir dindarlığı oluşturan özne birey, bizatihi dindarlığı saf kendi menfaati olarak algılar ve can atarak uygulamaya koyar, bundan derin zevk ve şevk duyar, dindarâne hayatı gönül huzuruyla sürdürür. Dindarlığın gereklerini, sırtında bir yük, defedip kurtulması gereken bir sıkıntı olarak algılamaz, onları yapmamak için mazeretler üretmeye kalkışmaz. Dindarca yaşamaktan gocunmaz; dindarmış gibi yapmaya, görünmeye kalkışmaz. Genç oğlunun meşru olmayan yaşantılarından söz edilince “O daha genç!…” diyen yaşlı dindar baba, aslında şunu demiş oluyor: “Dindar olmak, cendereye girmektir. Bırakın oğlum, dindarlık cenderesine sıkışmadan gençliğini yaşasın, hayatın tadına varsın!” Ona göre dindarlık, kişinin menfaatini tercih etmesi anlamına gelmiyor, dolayısıyla dindarlık hayat vermez, hayatı karartır. Kendisi için dindarlığın mahza fayda olduğunu kavradığı zaman, dindarlığa böyle bakamayabilir.