Kalb-i Selim

Kalb-i Selim

“O gün ne mal fayda verir ne de evlat. Allah’a temiz bir kalple gelebilmektir asıl faydayı veren.” (Şuarâ suresi, 26:88-89).

İnsanda iki güç çatışma hâlindedir. Bunlar nefs-i emmâre yani kötülüğü emreden nefis ile kalb-i selimdir. İnsan bedeni, bu iki güçten hangisinin yönetiminde ise ona göre şekil alır. İnsandaki kalbin yazılımı heva ise kötü, vicdan ise iyidir. Hz. Peygamber’in: “Kalpte biri meleklere özgü diğeri şeytan işi iki dürtü vardır.”[1] hadisi bu gerçekliğe işaret eder. Bu sebeple kalp rahmânî ve şeytani güçlerin mücadele alanıdır. Hz. Peygamber: “Vücutta bir et parçası vardır. O temiz ve sağlıklı olursa bütün beden temiz olur, o bozuk olursa bütün beden bozuk olur, dikkat edin o kalptir”[2], hadisi insanı şekillendiren organın kalp olduğuna işaret eder.

Vicdan, kalb-i selim’in dinamiğidir. Vicdanın pratiği de iffet ve rikkattir. İffet, hazları helal ile sınırlandırmak; rikkat de varlığa nezaket, zarafet ve şefkat ile yaklaşmaktır.

Rikkatsiz kalp, onun kaskatı kesilmesi[3] ve acımasız olması anlamına gelir. Bu, o insan ve çevresi için bir felakettir. Bu özellikteki kalbe sahip olanlar acımasız, zalim ve hilebazdır.

Selim kalp, sağduyunun sesidir. Bu sebeple Hz. Peygamber: “Fetvanı vicdanından al! İyilik, kalbin ve nefsin huzur bulduğu eylem; günah, vicdanına rahatsızlık veren ve tereddütte olduğun şeydir. O hâlde sen müftüler fetva verse de yine de fetvanı vicdanından al![4] buyurmuştur. Buna göre kalb-i selim, insanın eylemlerini ve onun temelinde yer alan niyetini denetleyen, iyiliğe yönlendiren, kötülüğü engelleyen ve bununla kişiye huzur veren; işlenen kötülük sonrasında eylem sahibini yargılayan, pişmanlıkla onu onarma enerjisi sağlayan, sonrasında da aynı davranışın tekrarlanmasına engel olan ilahi-fıtri öze dayalı iç otoritedir.

Bütün amellerin plan ve projeleri kalpteki niyetlerdir. Allah katında ona göre değer kazanır.[5] Amellere değer katan ihlastır.

Kalb-i selimin iki görüntüsü vardır: Birincisi kötülüklerden arınmak, ikincisi de faziletlerle bezenmektir. Buna göre kalbin selim oluşu dil ile değil eylem iledir.

Bağdatlı Ruhi (ö.1605) gazelinde şöyle ifade eder:

Sanma ey hâce ki senden zer ü sîm isterler

“Yevme la yenfeu”da kalb-i selim isterler.

(Ey Hoca! Sanma ki senden altın gümüş isterler. “Hiçbir şeyin fayda vermediği hesap gününde” tertemiz kalp isterler.)

En doğrusunu Allah bilir.

 

[1] Tirmizî, “Tefsîrü’l-Ḳurʾân”, 2/35.

[2] Buhârî, “Îmân”, 39.

[3] Hacc suresi, 22:53.

[4] Ahmed b. Hanbel, IV, 228.

[5] Buhârî, “Bed’ü’l-vahy”, 1.