“Hindu Milliyetçiliği Hindistan’daki Dinî Azınlıkları Tehdit Ediyor”
- DünyaMANŞET
- 2 Aralık 2022
Hindistan’daki Müslümanlar, Hristiyanlar ve Sihlerin günlük yaşamları iktidarın ayrımcı politikaları ve aşırı sağcı Hindu grupların baskıları nedeniyle her geçen gün daha da zorlaşıyor. Hindu olmayan dini grupların giderek ülkede ikinci sınıf vatandaş haline geldikleri belirtiliyor.
Hindistan’da 2014’ten bu yana iktidarda bulunan Hindu milliyetçisi Hindistan Halk Partisinin (BJP), ayrımcı ve aşırı sağcı gruplara alan açan politikaları ülkedeki dini azınlıklara yönelik tehdit oluşturuyor. Polisin tutumu, medyadaki negatif temsiller, dini gruplara saldırıların cezasız kalması ve nefret suçlarına karşı tedbir alınmaması tepkilere neden oluyor.
Hindistan Azınlık Konseyinin hazırladığı “Hindistan’da Dini Azınlıklar 2021” raporunun editörü ve insan hakları aktivisti Sharjeel Usmani, ülkesindeki dini azınlıkların durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Usmani, Hindistan’da Müslümanlara yönelik şiddetle ilgili saha araştırmaları yaparken Hristiyanlar ve Sihlerin de benzer saldırılara maruz kaldığını fark ettiklerini belirterek, “Hindistan’ı yalnızca Hinduların ülkesine dönüştürmek isteyen Hindutva ideolojisinin bu üç dini grubu engel kabul ettiğini ve onları da hedef aldığını gördük.” dedi.
Raporu Müslüman, Hristiyan ve Sih araştırmacılarla mensubu oldukları dini grupların medyadaki temsillerine odaklanarak hazırladıklarını kaydeden Usmani, “Medya, Hindistan’da soykırım atmosferinin oluşmasına katkı sağlıyor. Dini azınlıklara dair korkunç derecede yalan haber ve dezenformasyon yapılıyor. Medya Müslümanları ‘terörist’, ‘Pakistan destekçisi’ olarak sunuyor, Sihleri de ‘terörist’ olarak lanse ediyor. Hristiyanlar da Hindu ulusunu zorla dönüştürmeye çalışmakla itham ediliyor.” diye konuştu.
“Rapora katkı sağlayanlar ya baskı gördü ya da hapsedildi”
Usmani, raporda 2021’de dini azınlıklara yönelik 290 nefret suçu kaydettiklerini aktararak, “Bu rakam bir senede işlenen nefret suçları arasında doğrulayabildiklerimiz. Rapor için Müslüman ve Sih kuruluşlarla yürüttüğümüz araştırmaya katkı sağlayan kişiler bu süreçte ya baskı gördü ya da hapsedildi. Bu anlamda sonuçlar da etkilenmiş oldu ama biz nefret suçlarıyla hükümet politikaları arasındaki bağlantıyı görmüş olduk.” şeklinde konuştu.
Hükümet yetkililerinin ve kolluk kuvvetlerinin nefret söylemini beslediğine dikkati çeken Usmani, “Tek işi vatandaşı korumak olan polisin aktif olarak dini azınlıklara yönelik şiddetin parçası olması Hindistan’daki durumun ne kadar korkunç olduğunu gösteriyor. Raporladığımız 10’dan fazla nefret suçu vakasında polis şiddet mağdurunu tutukladı. Dini azınlıklara önce aşırıcı Hindu gruplar ardından da polis saldırıyor.” ifadesini kullandı.
Usmani, dini azınlıkların mabetlerinin de saldırıya uğradığını dile getirerek, “ev yıkım cezalarının” şimdilik sadece Müslümanlara uygulandığını söyledi.
Müslümanların evlerini yıkma politikasının, İsrail’in Filistinlilere yönelik tutumuna benzediğine işaret eden Usmani, şunları ifade etti:
“Müslümanların evlerini yıkma politikası önce Keşmir’de başladı. Daha sonra Hindistan’ın kalanına yayıldı. Şu anda bu sadece Müslümanlara uygulanıyor. Hiçbir dinden bahsetmeyen ama çoğunlukla Müslüman ve Hristiyanları hedef alan din değiştirme karşıtı yasa var. Müslüman, Hristiyan ve Sih aktivistlerin hapsedilmesi için değiştirilen terör yasasını düşündüğümüzde gelecekte ev yıkımlarının diğer dini azınlıklara uygulanmayacağını söyleyemeyiz.”
“Sürecin soykırıma gittiğini söyleyenler ciddiye alınmalı”
Hinduların demokrasi ve vatandaşlığın tüm imkanlarından faydalandığını ancak dini azınlıkların haklarının sadece kağıt üstünde kaldığını belirten Usmani, ülkede Hindu olmayanların ikinci sınıf vatandaşa dönüştürüldüğünü söyledi.
ABD Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonunun, Hindistan’ı üçüncü kez Kuzey Kore ve Çin gibi “endişe verici ülkeler” listesine aldığına dikkati çeken Usmani, “Soykırım Gözlem Örgütü Başkanı Prof. Dr. Gregory Stanton, küresel aktörleri Hindistan’daki sürecin soykırıma gittiği yönünde uyardı. Müslümanlar için soykırıma giden bir süreç ve diğer dini azınlıklar için de gerçekten yoğun baskı söz konusu.” diye konuştu.
Usmani, Gujarat eyaletinde 2002’de Bilkis Bano adlı Müslüman kadına toplu tecavüz eden ve 3 yaşındaki kızı ile ailesinden 14 kişiyi öldüren 13 kişinin ceza indirimiyle salıverildiğini hatırlatarak şunları kaydetti:
“Bilkis Bano davası olarak bilinen toplu tecavüz ve cinayet nedeniyle ömür boyu hapis cezasına çarptırılan 13 kişi, eyalet hükümetinin ceza indirimi için başvurularının onaylamasıyla hapishaneden salıverildi. Başka bir olayda bakan hapishaneden salınan 8 linç suçlusunu çiçeklerle karşıladı. Durum neredeyse kimin azınlıklara karşı daha barbar olacağı yarışına dönüştü. Hindistan’da kitlesel radikalleşme olduğunun anlaşılması gerekiyor. Uluslararası insan hakları örgütleri, Hindistan’da sürecin soykırıma gittiğini söyleyenleri ciddiye almalı.” (aa)