Peygamber Ahlakıyla Bir Ömür Geçirmek
- HAYATMANŞET
- 23 Ekim 2022
Yazının girişi belki de son gün ya da sonrası için okunacak bir dua olur dillerimizde. Son günler gibi son saatler de değerli. Hatta son dakikalarda alacağımız kararlar, kesin dönüşler, isabetli hedeflerimiz olabilir. Önemli olan verilen fırsatı görüp değerlendirmek değil mi?
Çoğumuz masallarla büyüdük. Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde…Aslında zaman da yokmuş. Olmayan zamanda sadece bir olan Allah-u Teâlâ varmış. Hep var Olan; ezel, ebed, el-Evvel, el-Âhir, el-Bâki olan Allah.
Bir murad, bir ferman eylemiş: “Ben gizli bir hazine idim bilinmek istedim.” Bir istek! Ne kadar güzel bir istek! Ne kadar kıymetli bir istek! Ama bizim anladığımız isteklerden değil. İstedim de gittim aldım, istedimde yaptım gibi değil. Öyle bir istek ki hayran olunası. Bu istek ki Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e dönüşmüş. Bu istek ki, Kur’ân-ı Kerîm’e dönüşmüş. Bu istek ki kainata dönüşmüş. Suyun hâlleri gibi…
Hüküm Bize Ait Değil, Bize Düşen Beklemek…
İnsanın aklı almıyor bazen. Öğretilmiş bilgiyle kabulleniyoruz, yaşanmışlıklarla teslim oluyoruz. Su nasıl buhar oluyor? Koca koca denizler üzerimizde bulut ismiyle oradan oraya gönderiliyor. Sonra o denizler, o bulutlar su diye dua edenlere usul usul yağmur adıyla iniyor yeryüzüne. İhtiyaçların ihtiyacı gideriliyor. Buhar oluşunu seyrediyoruz; izin verilen sadece görmek. Su nasıl buz oluyor? Akışkan, yerinde duramayan su, nasıl da heybet kazanıyor? Oysa boğazımızdan yumuşacık akıp gidiyor. Çeşmede elimizi sarıp sarmalarken, buz olunca dokunmak tutmak zorunda kalıyoruz. Suyu ellerimizle ordan oraya taşıyoruz; izin verilen sadece tutmak. Ondan faydalanmak için erimesini beklemek gerek. Hükmün bize ait olmadığı zayıflığımızı anladığımız anlar.
Peygamberimizin Ahlakıyla Ahlaklanmak
Su ise; buhar olup uçuşuna karşıdan baktığımız, sıcaklığını hissettiğimiz değil. Buz olup sertliğine karşıdan baktığımız, soğukluğuna dokunduğumuz değil. Su, sarıp sarmalandığımız, içince bir bütün olduğumuz. Su insan, su aziz. Su Peygamberimiz (s.a.v.)’in ahlakıyla sarıp sarmalanmak. İçince sünneti seniyeyle bir bütün olmak. Buhar misali Kur’ân-ı Kerîm, yazılanlar var, sabit, görünüyor ama emir ve yasakları elimizle tutamıyoruz. Buz ise kâinat. Buz var, dokunduğumuz, kâinattaki birçok yaratılmışı tuttuğumuz gibi. Suyun gaz ve katı hâli…
İsteğin Üç Hâli
Rabbimiz’in isteği su gibi. Bir istek insan. Bir istek kitap. Bir istek kainat. İsteğin üç hâli. Rabbimiz’in isteği, muradı…Nasıl da kıymetli, nasıl da farklılar içinde güzellikler taşıyıp, ihtiyaçlara cevap veren. En önemlisi de şeref veren. İnsan insanlığında. Kitap kitaplığında. Kâinat kâinatlığında.
İnsanın en şereflisi Efendimiz (s.a.v). Kitapların en şereflisi Kur’ân-ı Kerîm. Kâinatın içinde en şereflisi dünya. Peygamberimiz (s.a.v.) buraya gönderildi, burada misafir ediliyor. “Âlemlere rahmet olarak gönderilen”, dünyanın biriciği. Onsekiz bin âlemin Mustafa’sı.
Kitap ve kâinat insan için. “Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım.” Rabbimizin bu hitabı Peygamberimiz (s.a.v.)’e. Peygamberimiz’in insan oluşu da bizim ortak noktamız. Ümmeti oluşumuz ise özel şerefimiz.
Bazı kaynaklarda 12 Rebîülevvel bazılarında ise 13 Rebîülevvel olarak geçen Peygamberimiz (s.a.v.)’in doğum tarihini sahâbe-i kirâm efendilerimiz bir güne sabitlememişler. Onun dünyaya gelişini her gün, varoluşunu tüm yıl hissetmek istemişler. Biz de sahâbe-i kirâm efendilerimiz gibi tüm yıl varoluş nedenimizle heyecan duyalım mı? Su gibi, onun ahlakı içimizi dışımızı sarsın mı? Efendimiz (s.a.v.) ile beraber, Efendimiz (s.a.v.)’in ahlakıyla bir yıl, bir ömür geçirme duasıyla!