Allah’a Güvenerek İnfak Etmek
- HAYAT
- 15 Ekim 2022
İnfak, dinimizin hayır olarak bildirdiği herhangi bir yolda mal sarf etmek demektir. Allah Teâlâ, iyilik ve infakın, hiçbir kimse için “Acaba sonuçsuz kalır mı?” diye bir kuşku konusu olmaması gerektiğini belirtmekte, hayır olarak harcanacak her şeye, onun yerine geçmek üzere bir karşılık vereceğini bu ayette bildirmektedir. Hatta yüce Rabbimiz bu karşılığın o yapılan iyilikten daha üstün olacağını da haber vermektedir: “Kim bir iyilik yaparsa ona bundan daha hayırlı karşılık vardır.” (Kasas suresi, 28:84) Bir başka ayette de, hayrın karşılığının “on kat iyilik” olduğu açıklanmaktadır: “Kim, Allah’ın huzuruna iyilikle gelirse, ona getirdiğinin on katı vardır.” (En’âm suresi, 6:160)
“Hayır olarak harcadıklarınız kendi iyiliğiniz içindir. Yapacağınız hayırları ancak Allah’ın rızasını kazanmak için yapmalısınız. Hayır olarak verdiğiniz ne varsa, karşılığı size tam olarak ödenir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız.” (Bakara suresi, 2:72)
Her şeyi bilen Allah Teâlâ, kimin ne hayır işlediğini de mutlaka bilir. Bu ayet, insanların kendilerine yapılan iyiliği bilmekte, onu takdir ve itiraf etmekte kusurlu davranabileceklerini, ama Allah Teâlâ’nın kimin ne iyilik yaptığından asla gafil olmadığını bildirmektedir. Böylece, iyilik yapacaklara, hem ilâhî bir garanti verilmiş olmakta hem de “İyiliğin Allah Teâlâ tarafından bilinmesi yeter” esası belirlenmektedir. Nitekim atalarımız da “İyilik yap, denize at, balık bilmezse Hâlik bilir” diyerek konuya ait inançlarını dile getirmişlerdir.
MAKSAT ALLAH’IN RIZASINI KAZANMAK
Ayetin ilk kısmında yer alan “kendi iyiliğiniz içindir” ifadesi, “Hayır olarak verdiğiniz ne varsa, karşılığı size tam olarak ödenir ve siz asla haksızlığa uğratılmazsınız” beyanı ile açıklanmaktadır. Yani, yapılan hayrın asıl hayrını, bizzat hayrı işleyen görecektir. Görünürde o iyilikten başkaları faydalanır ama, sonuçta ondan en çok yararlanacak olan, iyilik sahibidir. Bu gerçeği iyi bilen âlimlerimiz, birçok iyilik yaparlar, sonra da öz nefislerinden başka kimseye bir iyilik yapmadıklarını söylerlermiş. Böylece yaptıkları iyilikleri kimsenin “başına kakmak” gibi bir hataya düşmezlermiş. Hayır ve iyilikten maksat, Allah rızasını kazanmak olmalıdır. Müminler başka amaçlarla değil, sadece bu maksatla infak ederler. Gaye Allah rızası olunca, bir hadis-i şerîfte ifade buyurulduğu gibi, “Hanımının ağzına uzattığı bir lokmadan bile insan sevap kazanır.”
YAZARLAR Hayra Öncülük EtmekALLAH İÇİN CÖMERTLİK EDEN MAHRUM KALMAZ
Yine Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Nebi sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sahrada yolculuk yapmakta olan adamın biri, yolculuk esnasında bulut içinden ‘falanın bahçesini sula!’ diye bir ses duydu. Bunun üzerine o bulut, kara taşlık bir yere saptı ve oraya suyunu boşalttı. Adam derelerden birinin o suyun tamamını topladığını hayretle gördü ve suyu takip etti. Bir de baktı ki, adamın biri bahçesinde elindeki kürekle suyu oraya buraya çevirip bahçesini suluyor. Ona, ‘Ey Allah’ın kulu! Adın nedir?’ diye sordu. Adam, daha önce buluttan duyduğu ismi söyledi, peşinden de, ‘Ey Allahın kulu! Adımı niçin soruyorsun?’ dedi. O da, ‘Ben şu suyu yağdıran buluttan senin adını vererek ‘falanın bahçesini sula!’ diye bir ses duymuştum da onun için soruyorum. Sen ne yapıyorsun ki bu lütfa mazhar oluyorsun?’ dedi. Bahçe sahibi, ‘Madem ki merak ediyorsun söyleyeyim; ben bu bahçenin ürününü hesap ederim; üçte birini sadaka olarak dağıtırım, üçte birini çoluk-çocuğumla birlikte yerim, üçte birini de tohumluk olarak ayırırım.’ dedi.” (Müslim, Zuhd 45)
Allah rızası için cömertlik eden kimsenin, hiçbir zaman mahrum kalmayacağı, Allah’ın çok değişik ikram ve lütufları ile karşılaşacağı muhakkaktır. İşte bu hadis-i şerîf bahçesinden elde ettiği mahsulün üçte birini sadaka olarak dağıtan bir insanın, nasıl Allah’ın özel ikramını kazandığını haber vermektedir.
Kaynakların ismini vermediği bu bahtiyar zât, sırf cömertliği sayesinde, çöl ve sahra gibi suyun çok az bulunduğu bir ortamda, sanki özel olarak yapılmış su yollarıyla ve özel olarak görevlendirilen bulutların getirip boşalttığı sularla bahçesini sulayabilmekte ve bereketli mahsul elde edebilmektedir. Kısacası, “Eğer siz verdiğimiz nimetlere şükrederseniz, biz de size nimetimizi artırırız.” (İbrahim suresi, 14:7) ayetinin sırrı tecelli etmektedir.
(Dinimizde tarla mahsullerinden öşür, yani mahsulün onda biri, özel hizmet ve masrafla sulanan topraklardan çıkan ürünün ise yirmide biri vergi olarak toplanır. Bu olayda, bahçe sahibi mahsulün üçte birini kendiliğinden tasadduk etmektedir. Kendisini ve bakımıyla yükümlü olduğu kimseleri muhtaç duruma düşürmemek kaydıyla kişi istediği kadar sadaka verebilir; bunun sınırı yoktur.)
(Kaynak: Riyâzü’s-sâlihîn)