“Üslûb-u Beyan Aynıyla İnsan”

“Üslûb-u Beyan Aynıyla İnsan”

Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de insana beyan etmeyi, kendini ifade etmeyi öğrettiğini belirtmiştir. Rahman suresinde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Ey Âdem, bunlara onları isimleriyle haber ver.” dedi. Bu emir üzerine Âdem onlara isimleriyle onları haber verince, (Allah): ‘Ben size, ben göklerin ve yerin gayblarını bilirim, sizin açıkladığınızı da, içinizde gizlediğinizi de bilirim dememiş miydim?’ dedi.”[1]

Söz, bir manayı, bir hakikati, bir hikmeti sesli olarak dile getirmektir. Ancak söz, her dile geleni söylemek değil, aslolan sözün doğru, anlamlı ve faydalı olanını söylemektir. Yani söylenen sözün içi dolu olmalı, boş ve faydasız lakırdılar olmamalıdır. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’de hikmetli söze davet edilirken, Müslüman boş ve faydasız sözler etmemesi için ikaz edilir. Sözün anlamlı ve faydalı olmasının yanında hakka ve hakikate yaraşır güzellikte de olması gerekir. Sözü laf ve boş konuşmadan ayıran şey sadece anlamlı ve mantıklı olması değil, aynı zamanda güzel olmasıdır.

SÖZÜN ÖZELLİKLERİ

Kur’ân-ı Kerîm, sözün bu özelliklerde olup olmamasını müspet ve menfi yönlerini ifade buyurarak izah buyurmuştur: Kur’ân-ı Kerîm, sözün olumlu özelliklerini şu şekilde sıralar: Kavl-i hasen (güzel söz), kavli maruf (uygun ve olumlu söz), kavl-i adl (dengeli söz), kavl-i sedid (sağlam ve doğru söz), kavl-i tayyib (hoş söz), kavl-i leyyin (yumuşak ve faydalı söz), kavl-i kerim (saygılı söz), kavl-i beliğ (açık söz) ve kavl-i meysur (kolaylaştırıcı söz).

Konuşma nimetini insana bahşeden Cenâb-ı Hakk’a inanan, söz söyleme sanatının zirvesi olan Kur’an’a ve sünneti ile üslubun güzelliğini Müslümanlara öğreten Resul-i Ekrem’e tabi olan Müslümanların söz söylerken dikkatli olmaları ve ağızlarından dökülecek sözlerin lehlerinde veya aleyhlerinde olabileceğini unutmamaları gerekir.

ADALETLİ OLMAK

Söz adalet terazisine uygun olmalıdır. Adaletsiz olan kendi yakınımız da olsa haklıdan yana söz etmek gerekir. Bunu emreden Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Söylediğiniz zaman da yakınınız da olsa adil olun ve Allah’a verdiğiniz sözü tutun. Öğüt alıp düşünesiniz diye Allah bunları size emretmiştir.”[2] Güzel sözü tarif ederken yüce Rabbimiz şöyle bir tasvirde bulunuyor: “Görmedin mi? Allah nasıl bir misal verdi. Güzel bir söz, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir. (O ağaç) Rabbinin izniyle her zaman meyve verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara böyle misaller verir. Kötü sözün durumu da yerden koparılmış, kökü olmayan kötü bir ağaca benzer.”[3]

GÜZEL SÖZÜN ÖNEMİ

Bir diğer ayette ise güzel sözün önemi namaz ve zekât ibadeti ile birlikte anılarak vurgulanıyor: “Hani bir vakitler İsrailoğulları’ndan şöylece mîsâk (kesin bir söz) almıştık: Allah’tan başkasına tapmayacaksınız, ana babaya iyilik, yakınlığı olanlara, öksüzlere, çaresizlere de iyilik yapacaksınız, insanlara güzellikle söz söyleyecek, namazı kılacak, zekâtı vereceksiniz. Sonra çok azınız müstesna olmak üzere sözünüzden döndünüz, hâlâ da dönüyorsunuz.”[4] Aynı zamanda anne babaya hitap ederken hangi üslup içinde olunması gerektiği şu şekilde de açıklanıyor: “Sakın onlara (anne ve babaya) öf bile deme ve onları azarlama. İkisine de tatlı ve güzel söz söyle.”[5]

DİLİN AFETLERİ

Sözün gereği gibi kullanılmadığı durumlara İslam âlimleri dilin afetleri demiştir. İmam Gazzâlî bunları İhya adlı eserinde şöyle sıralamıştır: Boş sözler, fuzulî konuşma, batıla dalma, içi boş tartışmalar, husumet eseri söylenen sözler, ağzı eğip bükerek konuşmak, secili ve edebî konuşmalara özenerek yapmacık sözler söylemek; küfür, sövgü ve fahiş (kötü) konuşmak, her türlü canlı ve cansız varlığa lânet etmek, kötü tegannî ve anlamsız şiir, kötü mizah ve şaka, istihza, sırrı ifşa, yalan söylemek, yalandan söz vermek, yalan yere yemin etmek, gıybet, çekiştirme, kovuculuk, söz gezdirmek, insanları mübalâğa ile övmek, yersiz ve anlamsız soru sormak ve sözün inceliklerinden ve hatalarından gaflet içinde olmak.”[6]

Bugün insanlar, bu tip afetlerin bir veya birkaç tanesine maruz kaldığı bir aşikârdır. Bu da söz kirliliği oluşturmaktadır. Söz sadece insanın sıradan davranışını değil, kişiliğini de belirler. Bu sebepledir ki, “üslûb-u beyan (konuşma üslubu) aynıyla insan” denilmiştir. Bugün dilden gelen afetler insanlığın afeti olmaya başlamış, üslûp ve beyanlar insanlığın gönül dünyalarını kirletecek seviyeye gelmiştir. Bu gerçeği Yunus Emre şöyle ifade etmiştir:

Söz ola kese savaşı

Söz ola kestire başı

Söz ola ağulu aşı

Bal ile yağ ede bir söz

 

[1] Bakara suresi, 2:33-34.

[2] En’am suresi, 6:152.

[3] İbrahim suresi, 14:24-26.

[4] Bakara suresi, 2:83.

[5] İsra suresi, 17:23.

[6] İhyau Ulûmiddîn, 3/246.