Ailemizin Yanındayken, Çok Uzaklarda Olabiliyoruz
- AİLE
- 3 Haziran 2022
İstanbul Üniversitesi (İÜ) İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Reklam Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Betül Önay Doğan, teknoloji bağımlılığının temel sebeplerinden birisinin daha güçlü olunan ve daha çok eğlenilen bir alanda daha fazla zaman geçirme isteği olduğunu belirterek, burada dile getirilenlerin bir sonucu olarak aile içi iletişimin, daha önce olmadığı kadar zarar gördüğünü söyledi.
Bir iletişim aracından çok daha fazlası hâline gelen sosyal medya, aile içi iletişimi de olumsuz yönde etkiler oldu.
Eşler arasındaki iletişimin yanı sıra ebeveyn-çocuk ilişkisine de etkileri gözle görülür şekilde artan sosyal medya, ilişkilerin de dijitalleşmesine yol açtı. Öyle ki aile içi iletişim aynı çatı altındayken bile sosyal medya üzerinde kurulur hâle geldi. Doç. Dr. Betül Önay Doğan, “Medyanın Aile Dinamikleri Üzerindeki Etkisi: İlişkilerin Dijitalleşmesi”ne ilişkin değerlendirmede bulundu.
Yadırganan, “kesinlikle yapmam” denilen şeylerin medyanın meşrulaştırıcı gücü sayesinde normalleştiğini ifade eden Doğan, sözlerine şöyle devam etti: “Çocuklarımızla ve eşimizle ilişkimiz, nasıl oturmamız ya da konuşmamız gerektiği, neleri sevip nelerden hoşlanmamamız gerektiğine kadar ailemizi şekillendiren bilgiler medya tarafından veriliyor ve aileyi de içine alarak toplumu şekillendiriyor. Bu dönüşümü çok kesin ifadelerle iyi ya da kötü olarak tanımlamamız mümkün değil. Ancak olumsuz olan yanların ağır bastığına dair toplumsal bir algı mevcut, bu algı araştırmalarla da destekleniyor. Ama burada toplumun tercihlerinin de medyayı şekillendirdiğini unutmamak gerekiyor.”
Televizyon dizilerine de değinen Doğan, şunları kaydetti: “Toplumun en temel kurumu olan aile de dizilerin etkisinde kalmakta. Çocuklarımız izledikleri kişileri rol model kabul ediyor. Onlar gibi olmak istiyor. Aile içi iletişimi şekillendiren temel konular, diziler ya da dizilerden yola çıkarak belirlenen konular oluyor. Yani diziler sanıldığından daha fazla etkili ve belirleyici oluyor.”
“SOSYAL MEDYA İLETİŞİM ARACINDAN ÇOK DAHA FAZLASI”
Geleneksel medya ve sosyal medyanın, birbirinden çok farklı iki iletişim aracı olduğunu aktaran Doğan, “Sosyal medyanın bir iletişim aracından çok daha fazlası olduğunu unutmamalıyız. Anılarımızı saklamak için bloglar, fotoğraflarımızı paylaşmak için Instagram, sevdiğimizi söylemek için WhatsApp var. Siyasi görüşünüzü paylaşmak için farklı bir platform, arkadaşlarımızla iletişime geçmek için ayrı bir platform kullanıyoruz. Sosyal medya, yaşadığımız dünyayla iç içe, var olduğumuz her yaşam alanının sanal hâlini sosyal medya içinde bulabiliyoruz. Sosyal medya bizim var olduğumuzu hissettiğimiz bir alan. Beğenerek, paylaşarak, yorum yazarak ya da sadece takip ederek var olduğumuzu hissediyor ve hissettiriyoruz.” diye konuştu.
AİLEMİZİN YANINDAYKEN UZAKLARDA OLABİLİYORUZ
Sosyal medyayı bireysel tercihlerin şekillendirdiğini dile getiren Doğan, şu ifadeleri kullandı: “Ne kadar çevrimiçi olacağımızı ya da hangi platformları kullanacağımızı biz belirliyoruz. Artık televizyonun karşısında olduğu gibi tüm aile bir arada değiliz. Ailemizin yanındayken, çok uzaklarda olabiliyoruz. İstediğimiz şeye istediğimiz zaman ve istediğimiz kadar dikkatimizi veriyoruz. Bu durum iş yerinde verimi peşinden sürükleyebilir ama aile içi iletişimde sıkıntılar doğurduğunu düşünüyorum.”
AİLE İÇİ İLETİŞİME VERİLEN ZARAR
Eğlenceli olanı tercih etme güdüsü bizi eşimizle yapacağımız uzun bir konuşma yerine, sosyal medyada zaman geçirmeye yöneltiyor. Sosyal medyada zaman geçirdikçe orada kalmaya daha istekli oluyoruz. Yapılan çalışmalar kendi belirlediğimiz kurallarla yaşamayı tercih ettiğimiz, bu sebeple sosyal medyada çokça zaman geçirdiğimizi bulguluyor. Kurallarını bizim belirlediğimiz bir dünyada yaşamak istiyoruz. Sosyal medya buna olanak sağlıyor. Teknoloji bağımlılığının da temel sebeplerinden birisinin daha güçlü olduğumuz ve daha çok eğlendiğimiz bir alanda daha fazla zaman geçirme isteği olduğunu düşünüyorum. Burada dile getirilenlerin bir sonucu olarak aile içi iletişim, daha önce olmadığı kadar zarar görüyor. Birlikte zaman geçirmek yerini sosyal medyada zaman geçirmeye bırakabiliyor.”
ÇOCUKLAR VE SOSYAL MEDYA
Aile içi iletişimin dışında, yine aileyi ilgilendiren bir başka konunun çocukların sosyal medya kullanımları olduğuna dikkati çeken Doğan, “Ergenlik çağındaki çocukların oyun oynama alışkanlıkları üzerine yaptığımız bir çalışma, bize ailelerin çocukların sosyal medyada nasıl zaman geçirdiklerini, oynadıkları oyunların içeriklerini bilmediklerini gösterdi. Çocuklarımızın yanımızdayken bile güvende olamayabileceklerini göz önünde bulundurmalıyız.” dedi.
EMPATİ YOKSUNLUĞU
Doç. Dr. Betül Önay Doğan, yine çocuklarla ilgili bir başka sorunun empati yoksunluğu olduğunu aktararak, bu konuda yaptığı çalışmayı şöyle aktardı: “Liseli gençlerin, bir mobil aplikasyon üzerinden, anonim kalarak, birbirleriyle nasıl iletişim kurduklarını inceledik. Öğrenciler, anonim kaldıkları sürece yani kim oldukları bilinmediği sürece, kendi arkadaşlarının isimlerini söyleyerek onlara hakarette bulunmakta, yine arkadaşlarının özel hayatı hakkında konuşmakta bir sıkıntı görmüyorlar. İsim vererek çok ağır hakaretlerin, alay ve aşağılamanın yapıldığını gördüm. Yüz yüze iletişimde, karşımızdakinin bir damla gözyaşı konuşmanın seyrini değiştirebilir. Sözsüz iletişim olarak tanımladığımız el, yüz hareketleri, ses tonu gibi sözlerden bağımsız ama sözleri destekleyen unsurlar iletişimimizi nasıl kurmamız gerektiğinin ipuçlarını verir. Sözsüz iletişim sayesinde karşımızdaki kişiyi daha iyi anlarız, empati kurarız. Sosyal medya üzerinden sürdürülen iletişimdeki empati yoksunluğunda, sözsüz iletişimin olmayışının çok büyük bir etkisi var. Bu durum en çok çocuklarımızı etkiliyor.”