Gönlümüzdeki Merhameti Koruyalım
- HAYATSürmanşet 2
- 8 Mayıs 2022
Allah’ın merhamet niteliğini ifade eden “Rahman ve Rahim” adlarının Kur’an’da “Allah ve Rab” adlarından sonra en çok anılan isimler olması, Allah’ın merhamet niteliğinin önemini ve sonsuzluğunu gösterir. Merhametin kaynağı Allah’tır. İnsanlardaki merhamet, Allah’ın rahmet ve merhametinin bir tecellisi, bir yansımasıdır.
Allah (c.c.) insana hem takvayı hem de fücuru ilham etmiştir. İnsan bu iki yönünden hangisini geliştirip ön plana çıkarır ise o yönde bir karakter ve kimliğe sahip olur. Şayet takva bir insanda öne çıkar ise kişi iyi insan olurken, fücur öne çıkarsa da kişi kötü insan olacaktır.
HAYAT Rahman Ve Rahim Olan Allah’ın Sonsuz MerhametiMerhametin varlık dünyasındaki tezahürlerini canlı varlıklar arasındaki ilişkileri gözlemleyerek temaşa edebiliriz. Kuşun yavrularının rızkını kursağında taşıyıp yavrularının ağızlarına vermesi, aslan ve kaplan gibi yırtıcı kedilerin yavrularına zarar vermeden ısırarak onları taşımaları, tavuğun civcivlerine olan bağlılığı ve onları korumak için gösterdiği cesaret, hayvanlar alemindeki merhametin sadece birkaç güzel örneğidir.
EFENDİMİZİN ÖRNEKLİĞİNDE MERHAMET EHLİ OLMAK
İnsanlık için merhamet hayvanlar âlemindekinden daha çok şey ifade eder. İnsan sadece yavrularına karşı merhametli olan bir varlık değildir. İnsanda merhamet hissi kendisine, insanlara, hayvanlara ve çevreye karşı farklı şekillerde ortaya çıkabilmektedir. İlahi vahiy bu güzel davranışın belirttiğimiz mecralardaki en güzel örneklerini vahiyle bezediği Peygamberlerin hayatlarında bizler için örneklemiştir. Efendimiz (s.a.v.)’in hayatını göz önüne alarak merhamet konusunda onun örnekliğini anlamaya çalışalım.
Efendimiz (s.a.v.) alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. “(Ey Muhammed!) biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”[1] Alem, Allah (c.c.) dışında tüm varlıkları ihtiva eder. Her varlık kendi başına bir alem, kendi içerisinde binlerce alemdir. Efendimiz tüm bu âlemler için rahmettir. O kendisine iman etsin etmesin tüm insanlık için rahmettir. Ona inananlar mümin olmuş dünya ve ahirette Allah’ın rızasını kazanmışlardır. Ona inanmayanlar ise onun ümmeti olmakla, daha önceki ümmetlerin aksine inkârlarından ötürü yaşarken, Allah’ın azabı ile kahru perişan olmaktan kurtulmuşlardır.
HAYAT “Bu Yol Müslümanların Yolu Değildir”O, müminler için rahmettir. Efendimiz kendisine inanan mümin insanlara karşı son derece müşfik ve merhametlidir. “Andolsun size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, gayet izzetli ve şereflidir. Sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir üstünüze titrer, müminlere gayet merhametli ve şefkatlidir.”[2] Onlar icin dua eder, onlara iltifat eder ve onların başlarına gelebilecek her türlü dert ve sıkıntı O’na ağır gelir ve bunlardan ötürü sıkılır, mahzun olurdu. Ayrıca kendisine gönderilen Kur’an’ı muhataplarına yaşayarak aktaran peygamber, müminler için Yunus’un ifadesi ile “Dindir, imandır!” Müminler tüm ilahi hakikatleri onun vasıtası ile ve onun ağzından duydular. Bunun içindir ki, inananların Allah’ın rızasını kazanmasında ve cennet nimetine erişmesinde en büyük vesile odur!
İNSANLARIN HİDAYETİ İÇİN DUA
İnsanlık için gönderilen Peygamberimiz aynı zamanda inkârcılar için de rahmettir. Nübüvvet hayatı boyunca tüm düşmanlarına ve muarızlarına karşı adil olmaya çalışmış, onların hidayeti için dua etmiş, kendisini taşlayan Taiflileri Allah’ın izni ile yok etme fırsatı kendisine bahşedildiğinde Cebrail’e: “(Hayır bunu istemem.) Ben Allah’ın, bu müşriklerin soyundan yalnızca Allah’a ibadet eden ve O’na hiçbir şeyi eş – ortak koşmayan tevhide gönül vermiş (muvahhid) bir nesil getirmesini dilerim.”[3] diye buyurarak, Taifliler için af dileyerek dua etmiştir.
İnsanları cehennem ateşinden ve Allah’ın azabından korumak için o kadar gayret göstermiştir ki, Rabbi kendisini uyarmış, kendisini bu denli harap etmesini hoş görmediğini beyan etmiştir. “(Ey Muhammed!) Demek onlar, bu söze (kitaba) inanmazlarsa, onların peşinde üzüle üzüle kendini helak edeceksin!”[4]
KADINI YÜCELTEN DİNİN ELÇİSİ
Vahyin geldiği dönemde Mekke ve Arap dünyasında kadın ikincil bir varlık konumunda idi. Gelir getirmeyen, savaşlara katılamayan ve hatta esir edilirse ya da kaçırılırsa ailenin şerefini iki paralık eden kadın sırf bu yüzden daha bebekken diri diri toprağa gömülürdü. Kızı Fatıma’yı omuzlarında Mekke sokaklarında gezdiren Allah’ın Resûlü kadını yücelten dinin elçisi olarak insanların en hayırlılarının “kadınlarına karşı hayırlı”[5] olanlar olduğuna vurgu yapmakla kalmamış “Cennet anaların ayakları altındadır.”[6] buyurarak cenneti kazanmayı annenin rızasına bağlamıştır.
İnsanlık onun getirdiği din ile çocuklarını diri diri gömmekten kurtulmuş, rızık endişesi ile bebek ve çocukların öldürülmesi engellenmiş ve çocukların onun getirdiği öğreti ile günahkâr değil fıtrat üzere ve tertemiz doğdukları kabul görmüştür. Çocuklarla oynayan, onları ziyarete giden, kuşu ölen Umeyr’e taziye veren bir peygamberdi Efendimiz.
YAŞLILARA HİZMET VE HÜRMET
Toplumun ötelenen ve zaman zaman maalesef itelenen yaşlılara, büyüklere hizmeti ve hürmeti tavsiye eden ve “Yaşlılara hürmet etmeyen bizden değildir.”[7] buyuran Efendimiz, onlara yer vermek için yerinden kalkan gençleri takdir etmiş, anne babası yanında yaşlanıp bunu kendisi için cennete tevil edemeyene “yazıklar olsun” demiş ve Rabbinin ilahi buyruğunu insanlığın kulağına küpe etmiştir.
AİLE Yaşlılara Yalnız Olmadıklarını Hissettirelim“Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar.”[8] Ayeti kerîmede buyurulduğu üzere yerde ve gökteki tüm yaratılmışların insanlar gibi birer ümmet olduğu bilgisine sahip Efendimiz, bizlere de tüm yaratılmışlara karşı merhameti tavsiye etmiştir. Kurbanlık hayvanın gözü önünde bıçağını bileyen sahibine “Onu defalarca mı öldürmek istiyorsun?”[9] diyerek uyaran merhamet peygamberidir.
Savaşta bile olsa yeşilin ve ağacın yıkılmasını yasaklayarak 1400 yıl önce çevrenin kıymetini hem arkadaşlarına hem de ümmetine bizzat göstermiştir. Akarsudan abdest alırken dahi israftan kaçınılmasını[10] tavsiye ederken, çağları aşan evrensel bir miras bırakmıştır. Su dünyada ki tüm varlıkların ortak malı ve sonlu bir nimettir. İsraf akarsudan abdest alırken de israftır ve haramdır!
Kur’ân-ı Kerîm’de Beled suresinde[11] Rabbimiz “merhameti tavsiye edenler”den bahseder. Merhamet yolunun yolcuları kendilerine yakın olan bir yetimi veya yerlerde sürünen bir yoksulu doyurur ya da bir köleyi azad eder, hürriyetine kavuşturur. Bunlar sarp yokuşu tırmanmak gibi insana zor gelen işlerdir. Yalnız merhameti tavsiye edenlerin başarabileceği bu zorlu sınavların akibeti “kitabı sağ taraftan almak” ve “altından ırmaklar akan cennetlere kurulmaktır.”
Vahiy ve Peygamber’in sünnetinden süzülüp gelmiş ve dilimize, zihnimize, gönlümüze yerleşmiş merhameti unutmayalım. Yüzümüzdeki merhameti koruyalım! Sarp yokuşlar yıldırmasın bizleri. Unutmayalım ki “her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır. Her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır.
[1] Enbiyâ suresi, 21:107.
[2] Tevbe suresi, 9:12.
[3] Buhari, Bed’ül Halk.
[4] Kehf suresi, 18:6.
[5] Müslim,Rada,6.
[6] İmam Kuzâî,Müsned eş-Şihâb, c.1, s. 18.
[7] Ahmet b. Hanbel, Müsned, H. No: 6643.
[8] En’âm suresi, 6:3.
[9] Hakim,Müstedrek, IV, 231, 233.
[10] Ahmed b. Hanbel, Müsned, II.
[11] Beled suresi, 97:12-18.