Dil Kalbin Meyvesi, Cennetin Anahtarıdır
- HAYATSürmanşet 1
- 8 Mayıs 2022
Allah (c.c.) Rahman suresinde insanlara rahmetinin tecellisi olarak verdiği nimetleri zikretmektedir. Vermiş olduğu sonsuz nimetler içerisinde, insanı yaratıp var etmesinin ardından Beyanı’ı öğrettiğini bildirmektedir; “İnsanı O yarattı. Ona anlama ve anlatmayı öğretti.”[1] Beyan, söyleme ve bildirme anlamına gelmektedir. Yüce Rabbimiz insanı mahlukların en şereflisi olarak yaratmış, duygu ile düşüncelerini açıklayabilme, konuşma ve anlatma yetisi ile donatmıştır. Ayette geçen “Beyan” ifadesi, insanı insan yapan en önemli özelliklerden birisinin anlama, idrak etme ve kendisini ifade edebilme yeteneğine işarettir.
HAYAT İnsan Şerefini İnsanlığından AlırDİLİ VAHYİN IŞIĞINDA KULLANMAK
Ademoğlunu yeryüzünde Allah’ın halifesi kılan, tarih boyunca kültür ve medeniyetleri oluşturmasına vesile olan temel faktör de budur. Allah’ın vermiş olduğu beyan nimetinin, elbette imtihanı da büyüktür. Allah insanı, bedensel yönden hiçbir eksiklik bırakmadan en mükemmel surette yaratmış, ruhundan üflemek suretiyle şereflendirmiş, eğri ve doğruyu ayırt edecek akıl vermiş, üstüne birde rahmeti icabı peygamberler göndererek vahiyle eğitmiştir.
İnsanı yüceltecek değerleri bildiren Allah, kuluna bahşettiği dil üzerinde durmuş ve onun önemli olduğunu da âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz (s.a.v.) ile bildirmiştir. İnsana düşen görev dilini muhafaza etmek ve vahyin ışığında kullanılmasını sağlamalıdır. Zira dil çok hassas yaratılmış duyu organlarından birisi olmasının yanı sıra, zikrin ifadesi, insanın tercümanı, kalbin meyvesi, cennetin anahtarıdır. Dolayısıyla dili, amacı doğrultusunda kullanmak gerekir. Aksine bir durum, insanı ve insanlığı felakete sürükler.
Beyan nimetinin şuurunda ve bilincinde olan Allah’ın salih kulları, sözlerini ifade ederken insana yaraşır bir üslubu kendilerine prensip edinirler. Çünkü eskilerin ifadesiyle; “Üslubu lisan, ayniyle insandır.” İnsanlık kalitesi, kişinin lisanındaki üslup ile doğru orantılıdır. Güzel ve üsluba uygun olarak kelam etmek, kişiye toplum nezdinde güven ve saygınlık kazandıracaktır. “Kişi, önce kıyafetiyle ağırlanır, sözleriyle uğurlanır.” vecizesi, tam olarak bunu ifade etmektedir.
HAYAT İnsanın Vahyi Anlama GayretiTERBİYE VE NEZAKET KURALLARINA DİKKAT!
Allah’ın emir ve yasaklarına teslimiyet gösteren Müslümanlar, konuşmalarında güzellik ve incelik sahibi olurlar. Farklı inanç mensuplarına yönelik ilişkilerinde ve konuşmalarında, terbiye ve nezaket kurallarına riayet etmeleri gerekmektedir. Çünkü bu davranış biçimi insan olmanın bir gereğidir; ayrıca kötü söz ve davranış insanın aslî fıtratına aykırı olduğu için genellikle bu tür olumsuz söz ve davranışlar insanları tepki psikolojisine iter. Nezaketten yoksun olarak ifade edilen her türlü söz, kişiyi ve temsil ettiği kimliği itici kılacaktır.
Güzellik adına ortaya konulacak tüm hâl, hareket ve sözler aynı zamanda İslam’ın hanesine artı olarak yazılacaktır. Ortaya konulacak çirkinlikler ise, İslam’ın yanlış bilinip tanınmasına sebebiyet verecektir.
DİLİN İMTİHANI BÜYÜKTÜR
Beyan nimetinin, yani dilin imtihanı büyüktür. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve İslam uleması, dilin afetleri ile ilgili olarak Müslümanları sürekli uyarmışlardır. Efendimiz (s.a.v.); “Ademoğlu sabaha erdi mi, bütün azaları, dile temenna edip: ‘Bizim hakkımızda Allah’tan kork. Zira biz sana tabiyiz. Sen istikâmette olursan biz de istikâmette oluruz, sen sapıtırsan biz de sapıtırız!’ derler.” diye buyurmaktadır.[2]
Müslüman’a düşen görev, dilini muhafaza etmesidir. Sözlerini, Allah’ın emrettiği ve Peygamberimizin (s.a.v.) gösterdiği şekilde kullanılmasını sağlamaktır. Zira dil zikrin ifadesi, insanın tercümanı, kalbin meyvesi, cennetin anahtarıdır. Dolayısıyla, Allah’ın bahşettiği konuşma yeteneğini amacı doğrultusunda kullanmak gerekir. Amacı doğrultusunda kullanılmayan dil, kişiyi felakete sürükler.
“DİL TOPLUMUN KÜLTÜR ARACIDIR”
Dil toplumun en önemli kültür aracıdır. Aynı zamanda dil Allah’ın insanlara verdiği en önemli organlardan ve en büyük emanetlerden biridir. Bu emaneti iyi değerlendirmek gerekir. Dilin bozukluğu kalbin bozulmasına, kalbin bozulması ise imanın zayıflamasına sebep olur. Dilin afetlerinden sakınmak gerekir. Zira dile ait afetler insanlar arasındaki muhabbeti zedeler. Dilin afetlerinin süreklilik arz etmesi durumunda, insanın iradesi zayıflar ve işlediği dil kusurlarını meşru görmeye başlar.
HAYAT “Gıybetin Tedavisi, Pislik Yemekten Vazgeçmektir!”DİLİN AFETLERİ
Dilin afetleri maddeler hâlinde özetlenecek olursa; yalan, yalan şahitlik, yalan yere yemin ve yalanla mal satmak, iftira, gıybet, dedikodu, söz taşıma, arkadan çekiştirme, küfür, kötü ve çirkin sözler, hakaret, alay, tecessüs, zan ve boş sözler.
İnsanı dil konusunda zaafa uğratan birtakım faktörler vardır. Bunların başında, inanç zayıflığı ve nefse düşkünlük gelmektedir. İnsan, nefsine düşkün bir varlık olarak yaratılmıştır ve tüm imtihanı nefsini dizginleyebilmek ile ilgilidir. Dünya hırsı ve cazibesine kendini kaptıran bir kişi, günahlardan sakınmak noktasında hassasiyetini zamanla yitirebilir. Dili, çirkinlikten ve şerden korumak için öncelikle şüphelerden arınmış sağlam bir inanç sahibi olmamız gerekmektedir.
DİLİN AFETLERİNDEN KORUNMANIN YOLLARI
İmanımızın derecesini, taklidîden tahkiki seviyeye çıkarmamız icap etmektedir. İbadetlerimizde istikrarlı ve devamlı olmalıyız. Âlemlerin rabbi olan Allah’ı zikretmeli, O’nun kelamı olan Kur’ân-ı Kerîm’i anlayarak okumalı ve bizler için kıyamete kadar örneklik teşkil edecek olan Peygamber efendimizin hayatını tefekkür etmeliyiz. Bizleri günaha sürükleyen ortamları düzeltmeye gayret etmeli, düzeltme imkânı yoksa terk etmeliyiz. Allah’ı hatırlatacak ortamlarda bulunmalı, iyi ve salih insanlarla vakit geçirmeliyiz. Sohbet ve ilim meclislerine katılmaya gayret göstermeliyiz.
[1] Rahman suresi, 55:3-4.
[2] Tirmizî, Zühd 61, H. No: 2409.