Yahu Bu Fiyatların Fiyatı Niye Artıyor Ki?

Yahu Bu Fiyatların Fiyatı Niye Artıyor Ki?

Fiyatlar niye artıyor ki? Son ayların en çok sorulan sorularından birisi bu. İster Almanya’da ister, Fransa’da, isterse İngiltere, Amerika ya da Türkiye’de yaşayın, nerede yaşıyorsanız yaşayın, hepimizin kafasında bu soru dolaşıp duruyor. Eğer geliriniz az veya dar ise, işte o zaman bu soruyu kafanızdan silip süpürmeye çalışmanız da bir fayda vermez. Çünkü, evlâdü iyâl sahibi olmanızı da üstüne ekleyin, cüzdanınız her baktığınızda bu soruyu yüzünüze haykırır.

İşin aslı ve doğrusu bu sorunun cevabını verebilecek kadar bir ekonomi okumuşluğum ve veya ticarî tecrübem yoktur. Fakat buna rağmen iktisadın ilmini bilmesek de filmini biliriz. Hatta o film içinde oyun oynamadan, rol yapmadan, iktisat nedir, geçinme nedir biliriz. Bunu bizzat tecrübe etmişliğimiz vardır.

FİYATLARA FİYAT KOYMAK

Ben diyeyim fiyatlara fiyat koymak, siz deyin, fiyatlara sınır koymak. Hangisini derseniz deyin, cebinizdeki veya cüzdanınızdaki paranız fiyatların hızına yetişemiyorsa, hiç fark etmez.

Amma, eskiden devletlülerimiz, bizim gibi garibanları da düşünerek fiyatlara bir sınırlama getirirlermiş. Fakirdir, garibandır, bu füze gibi başını göğe diken fiyatların, gereksiz yere, dikkatinizi çekerim, “gereksiz yere” artırılmasına bir dur derlermiş.

Şimdilerde, her şey liberal kapitalizm denilen bir özgürlükçü, sistemde yaşadığımız için o adına “narh” denilen fiyatlara sınır çizme politikası, modası geçmiş bir hatıra olarak iktisat bilimleri tarihine ilgi duyanlar için okutulur. Özgürlük dedik ya, adam bindirmiş fiyatını, çünkü bindirme özgürlüğü var. Senin de almama özgürlüğün olduğuna göre bir problem yok.

Lakin eskiler “Garibanın da bir hakkı vardır ve devlet o garibanları korumak zorundadır.” deyüp, zinhar şu fiyattan daha yukarı fiyat konulamaz deyü ferman buyururlarmış. İsterseniz bu fermana uymayın. Bizzat Sadr-ı Azam Paşa (Sadrazam da yazılabilir) size cezanızı kesermiş.

KAFADAN NARH KONULMAZ

Bu fiyatlara sınır koymak, yani, narh koymak bizzat padişahın ve padişah adına da o zamanlar Sadr-ı Azam, şimdilerde de Başbakan denilen o zatların işiymiş. Padişahtır, padişahın has ve evvel adamıdır, istediğini yapmaya hem muktedir hem de kimse dokunamaz diye hemen narh koyulacağını da sanmayın.

Evvel emirde, ancak gıda ve günlük ihtiyaç maddelerinde bu narh söz konusudur. Yani, yiyeceğinize, içeceğinize, etinize sütünüze, soğuktan veya sıcaktan koruyacak kadar olan elbisenize, akşamları evinizde yakacağınız mumunuza gereksiz yere, dikkatinizi çekerim gereksiz yere zam gelirse, Padişah fermanı çıkar “Ey ahali! Marulun fiyatı şu, hıyarın, etin, ekmeğin fiyatı şu ve bu fiyat şu tarihe kadar geçerlüdür.” diye bir tellal ilamı duyarsanız pazarda karışıklık var demektir.

Yahu, bu padişah ya da sadrazam denilen adamların, iktisattan, çarşı-pazar fiyatlarından
ne anlayacağını sormayın. Baştan dedik ya, fiyatları takip doğrudan bunların vazifesi olduğuna göre, demek ki biliyor, biliyorlar ki, böyle bir narh uygulaması, yani fiyatlara fiyat koyulması tepki çekmiyor.

AMAÇ KALİTEYİ GARANTİLEMEK VE PİYASAYI CANLANDIRMAK

Şaşılacak bir durumdur, lakin hakikattir ki, fiyat sınırlamasının amacı hem kaliteyi artırmak hem de ucuzundan alınmasını temin etmektir. Bakınız, bu narh işinin nasıl ve neden yapıldığının ilmini okuyanlar olayı bize şu şekilde anlatmaktadır.

Osmanlı’nın narh uygulamasındaki nedenler şöyle sıralanabilir:

Ahalinin cebindeki üç beş kuruşun alım gücünü artırmak, üretimi çoğaltarak ekonomiyi canlandırmak, karaborsayı önlemek, ticaret ahlâkına uygun bir rekabet ortamı sağlamak. Serbest piyasa ortamı oluşturmak, üretici ve tüketiciyi korumak.

Bakın işte burası çok ilginç hem üreticiyi hem tüketiciyi korumak. Demek ki, fiyatların fırlaması aynı zamanda üreticiye de zarar veriyor. Fiyatlara sınır koyarak serbest piyasa ortamı oluşturmak da dikkat çekiyordur herhâlde. O da şöyle oluyormuş. Marulun fiyatı baktık almış başını gidiyor, padişahımız devletlümüzün bir grup çarşı pazar denetleyicisi olaya vakıf olmuştur. Ahali, satıcı ve üretici arasında gidip geliyorlar. Daha önceden fiyatları da biliyorlar. Üreticini şartlarını da. Ama tüketicinin şartlarını da biliyorlar. Diyelim ki, 5 kuruşa satılan bir demet marul o zamanlar çook yüksek bir fiyat olduysa, hemen bir padişahımıza bir ferman yazdırarak; “Ey Ahali! Duyduk duymadık demeyin!. Pes bundan sonra, marul en az 1,5 kuruş en çok da 3 kuruşa satılacak!” diye ilan ediyorlar. İsteyen 1,5 kuruşa alır, isteyen de 3 kuruşa. Ve yine aklınızdan kaçmasın, marulun kalitesine de göre bunların hepsi ayrı ayrı fiyatlandırılıp ilan ediliyor.

Narhın hikâyesi, aslında çok geniştir ve bir ilim tahsili gerektirir. Ama biz burada sadece dikkatinizi çekmek istedik.