Çocuğumu Dijital Aletlerin Zararlarından Nasıl Korurum?
- AİLE
- 31 Ocak 2022
Çok değil, bir otuz yıl önce “gün gelecek hayatımızı tek bir ekrandan idame edeceğiz; kıyafetten tutun da yemeğe kadar dışarı bile çıkmadan ayağımıza kadar getirebileceğimiz, sevdiklerimizle aynı anda görüntülü görüşebilecek, dünyanın neresinde olursak olalım, istediğimiz eğitime olduğumuz yerden zoom’lanabilecek, her türlü hazza anında ulaşabileceğiz.” deseler mümkünatı yok inanmazdık. Bu saydıklarımı hatta daha fazla imkânı bize sağlayan dijital çağ taşınalı neredeyse 20 yıl oldu. Bu sayede hayat eskiye nazaran çok daha kolay, çok daha fazla imkân ve seçeneklerle dolu. Dışarı çıkmaya bile ihtiyaç duymadan, ekstra bir zahmete de girmeden tek bir ekranla hayatımızı çekip çevirebiliyoruz artık. Dijital dünyaya sonradan kiracı olan biz yetişkinler için bu rahatlığın maliyeti büyük oldu olmasına ama dijital çağın içine doğan çocuklarımız için iş çok daha vahim. Peki dijital aletlerin zararları nelerdir ve çocuklarımızı bunlardan nasıl koruyabiliriz?
ÇOCUKLARIN GELİŞİMLERİ SEKTEYE UĞRUYOR
Gerçek hayatı sanal dünyaya feda edecek kadar dijital ekrana bağlanan çocuklarımızın hem fiziksel hem de ruhsal sağlıkları büyük tehlike altında. Bugün bu anlamda yapılan tüm bilimsel araştırmalar internette uzun süre vakit geçiren çocukların doğal yaşam süreçlerinin olumsuz yönde etkilendiğini gösteriyor. Çocuklarımız internetin bu renkli ve büyülü dünyasına dijital araçlar aracılığıyla çok erken maruz bırakıldıkları için, beyin gelişimleri sekteye uğruyor. Hâliyle manuel yaşamın durağanlığı onları hayli sıkıyor ve tatmin etmiyor. Sıkıntıdan azıcık kıpırdayıverseler yetişkinleri tarafından yeniden ekran karşısına oturtulup deyim yerindeyse uyuşturuluyorlar.
DIŞARI ÇIKMAYA ÜŞENEN ÇOCUKLAR
Erken çocukluk döneminde anne-babasıyla geçirmesi gereken vaktin büyük çoğunluğunu ekranla geçiren çocuk, güvenli bağlanmayı anne-babasıyla değil dijital ekranla gerçekleştiriyor. İlk dönemlerini bu şekilde geçiren çocuklar okul çağına geldiklerinde bağımlılık yolunda hayli yol kat etmiş oluyorlar. Giderek ders çalışmaktan nefret eden, ebeveynleri, öğretmenleri ve arkadaşlarıyla iletişim kurmakta zorlanan, oyun oynamayı internet oyunlarından ibaret sanan, kapı önüne dahi çıkmaktan üşenen, kendi sorunlarını çözemeyen, hayal ve hedefi olmayan bireyler olma yolunda ilerliyorlar.
İnternet öyle bir dünya sunuyor ki insanlara, büyük küçük hepimiz içinde kayboluyoruz âdeta. Dijital aletlere kafayı bir kere şuursuzca gömmeye görün, bir de bakmışsınız saatlerinizi kaptırmışsınız hiç farkında olmadan. İnternet dünyasına başta kendimizi sonra da çocuklarımızı kaptırmamak için bugünün yetişkinleri olarak bizlere çok iş düşüyor. Dijital aletlerin zararları hem bize hem de çocuklarımıza etki ediyor.
EN GÜZEL NASİHAT İYİ ÖRNEK OLMAKTIR
Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz: Her şeyde olduğu gibi işe iyi örnek olmakla başlamak gerekiyor. Çünkü en güzel nasihat iyi örnek olmaktır. Zamanını sosyal medya veya başka mecralarda harcayıp sorumluluklarını ihmal eden bir ebeveynin çocuğuna bu anlamda söyleyebileceği bir sözü yoktur. Zira çocuklarımız sözlerimizi değil yaptıklarımızı örnek alır. Çocuklarımız sözümüzü ciddiye alsın istiyor isek; koyduğumuz kuralları önce kendimiz uygulamalı, çocuğumuzda aradığımız meziyetleri önce kendi üzerimizde taşımalıyız.
SINIRLI VE KONTROLLÜ İNTERNET KULLANIMI
Dijital aletler hayatımızı kolaylaştıran nimetlerdir ve yaşadığımız zamanın olmazsa olmazlarıdır. İnternetin bize sunduğu imkân ve fırsatları değerlendirmek doğal hakkımızdır. Sorun, bu nimeti nasıl ve ne kadar kullandığımızla ilgilidir. Toptan bir yasakla yol alamayacağımız gibi, tutsağı olacak şekilde bir kullanım şekli de mantıklı ve insani değildir. Çünkü insan olmak muhâkeme yapabilmeyi gerektirir. İşlerimizi önem sırasına göre planlarken o işin zarar ve faydasını da göz önünde bulundurmak, aklımızı ve irademizi, devre dışı bırakmamak büyük önem taşır. İnternette geçirdiğimiz zamanları sınırlandırmak, çocuklarımıza da sınırlı ve kontrollü bir kullanım sağlamak gerekmektedir.
Dijital aletlerin zararları ancak “GÜNLÜK RUTİNLER” oluşturarak mümkün
Yaşamımızı inşa ederken İslam’ın prensiplerinden örnek almalıyız. İslam dini rutinler üzerine kuruludur. Örneğin günde kıldığımız beş vakit namaz, pazartesi perşembe oruçları ve Ramazan orucu bu rutinlerden bazılarıdır. Tıpkı bunun gibi biz de aile ilişkilerimize fayda sağlayacak günlük, haftalık, aylık rutinler oluşturmalıyız. Rutinler hayatımızı kolaylaştırırken stresi de azaltır. Bunun sebebi sık ve düzenli yapılan davranışların bir süre sonra alışkanlık hâline geliyor olmasıdır. Nitekim bu davranışı gerçekleştirirken zamanla daha az efor sarf ediyoruz. Günlük programlarımızda ailece düzenli olarak uyguladığımız ibadet, okuma, oyun, sohbet, yemek ve eğlence gibi rutinlerimizin olmasına özen göstermeliyiz. Önemli olan bu rutinlerin içeriğini doğru belirledikten sonra onlara sadık kalarak hayatı planlamak.
Son olarak Kur’ân’ı Kerîm’in İnşirah suresinin 7’nci ayetini hatırlatmak istiyorum: “O hâlde önemli bir işi bitirince hemen diğerine koyul.” Rabbimiz bu ayette Peygamberimizin şahsında tüm Müslümanlara vakitlerini hayırlı ve yararlı faaliyetlerle değerlendirmelerini; çalışma, üretme, öğrenme-öğretme, yardımlaşma ve dayanışma gibi dünyevî faaliyetlerin de hakkını vermelerini istiyor. Bir sonraki ayette ise kişinin gerek çalışmasında gerekse ibadetinde yalnız Allah’a yönelmesi, her işini öncelikle O’nun rızasını gözeterek yapmasını ne diliyorsa O’ndan dilemesini ve ne istiyorsa O’ndan istemesini emrediyor.
Bir taraftan neslimizin kurtuluşu için dualar ederken, diğer taraftan da çocuklarımızın ve bizim için neyle doldurulacağı bilinmeyen boş zamanlarımız olmamalı. Unutmayalım ki, faydalı işlerle dolduramadığımız tüm zamanlarımızı şeytan doldurmakta gecikmez. Böyle bir durumda hem kendimiz hem de bizi örnek alan çocuklarımızın dünya ve ahireti büyük zarar görür.