Allah’ın İpine Sımsıkı Sarılmak
- YAZARLAR
- 28 Ocak 2022
Âyet-i kerime “Allah’ın ipine sarılmak” derken müminlere iki talimat verir. Birincisi Allah’ın ipine sarılmak yani Allah’ın kitabına uygun bir yaşam biçimini içselleştirmek, ikincisi de birlik olup tefrikaya düşmemektir.
Birincisine gelince, insanın yaratılışının gayesi Allah’a kulluktur. Bu konuda Allah, bütün insanlardan kendisini rab olarak tanıyacağı, bunun bir gereği olarak da taleplerine uyacağı konusunda söz almış, taleplerini de peygamberleri aracılığıyla insanlara bildirmiştir. Tarihî süreçte sözünden dönen ve ilahi mesaja sırt çevirerek onu bozan insanların ortaya çıkması üzerine Allah Teâlâ taleplerini ve mesajlarını her defasında yenilemiştir. Bugün de inkârcılar ortaya çıkmıştır. Ancak artık ilahi kelamı bozmaya güçleri yetmemektedir. Çünkü son ilahi mesaj Allah’ın koruması altındadır ve bu kıyamete kadar da devam edecektir.
İkincisi, Allah’ın dinine iman etmiş olan ve bu yönüyle din kardeşi olan Müslümanların birlik ve beraberlik içinde hareket etmeleri, parçalanmamalarıdır. Aksi takdirde incir çekirdeğini doldurmayan tartışmalardan doğan çekişmeler Müslümanların güçlerinin kırılmasına, itibarlarının zedelenmesine, düşmanlarının cesaretlenmesine ve sonuçta bütün Müslümanların zillete düşmesine sebep olacaktır. Nitekim Hz. Peygamber, İslam’ın ilk yıllarında ilkel kabilecilik anlayışından doğan dağınıklıklar sebebiyle Araplar üzerinde egemenlik kurup onları sömüren diğer küçük ve zayıf gruplar olduğunu fark edip bu konu için bir acil eylem planı geliştirmiş ve tüm Müslümanları “din kardeşliği” çatısı altında birleştirerek sömürü düzenini bitirmiştir.
İblis’in ve onun insanlar içinde bulunan yardımcılarının en çok sevdiği husus “ara bozmak”tır. Böyle durumlarda arası bozulan devletler ise üçüncü bir devletin[1] insanlar ise üçüncü bir kişinin görev alarak aralarını düzeltmesi emredilmektedir. Hatta bu o kadar önemlidir ki Hz. Peygamber, iki kişinin arasını düzeltmenin oruç, namaz, zekâttan daha üstün amel olduğunu bildirmiştir.[2]
Son olarak konuyu bütün açıklığıyla özetleyen şu hadisi hatırlatmak isteriz: “Birbirini sevmede, birbirine zarafet ve nezakette, birbirine vicdanlı davranmada müminler bir bedenin organlarına benzer. Tıpkı organlarından birisi rahatsızlandığında diğer organların uykusuzluk ve ateşin yükselmesi gibi onun acısına ortak olması gibi (müminler de bir kardeşinin başına bir sıkıntı geldiğinde dünyanın neresinde olursa olsun onun acısını hisseder ve elinden geldiğince onun yardımına koşar).”[3]
Bugün İslam dünyasının en fazla buna ihtiyacı var.
En doğrusunu Allah bilir.
[1] Hucurât suresi, 49:9.
[2] Ebû Dâvûd, “Edeb”, 50.
[3] Müslim, “Birr”, 66.