Hayırda Yarış

Hayırda Yarış

“…Öyleyse hayır işlerinde birbirinizle yarışın…”.[1]

Kur’ân-ı Kerîm’de hayır kelimesi mal, insanların yararına tahsis edilen varlıklar, bolluk gibi her türlü maddi varlıklar ile itibar, takva, ihsan, salih amel ve dinî görevlerde hassasiyet gibi manevi nimetler için kullanılır. Hayırlarda yarışmayı emreden ayetler, insanın kendisine manevi getirisi olan, yani sevap yazılan başkasına da maddi imkân sunarak hayatlarını rahatlatan her türlü söz ve fiilleri ifade eder. Aslında hayır, İslam ahlakının iki rüknünden biri olan yaratılan varlıklara şefkatin bir gereğidir ve can taşıyan varlığa iyilik ve hizmettir.

Kur’ân-ı Kerîm, Müslümanları insanlar arasından çıkarılmış en hayırlı ümmet olarak över[2]; kendi içinden hayra çağıran, kötülüğü engelleyen gruplar çıkarmalarını emreder[3]; her bir ferdi gücü ölçüsünde[4] iyiliği hâkim kılmak ve kötülüğü engellemekle görevlendirir.[5] Buna göre müminler hayra çağıran gruplar oluşturmalılar ve hayırlar peşinde koşuşturmalıdırlar.[6]

Tarihte olduğu kadar günümüzde de vakıflar, dernekler, birçok sosyal ve hayır görevi ifa etmektedirler. Dolayısıyla günümüzde kurulan, sivil, siyaset dışı Allah rızası için hizmeti ilke edinmiş olan vakıf veya dernek ya da bir başka isim altındaki kuruluşlar bunları yerine getirmektedir.

Hayrın sahibine altı getirisi vardır:

  • İyilik yolunda işlenen hayırlar insana mutluluk veren bir özelliğe sahip olduğundan hayırsever insan kendisi ile barışık ve mutludur.[7]
  • İnsanların gönlüne girip onların sevgisini kazanır, dualarını alır, mümine gıyabında yapılan dua makbuldür.[8]
  • Dünyada mala ve cana gelecek belayı def edebileceği bir imkân elde etmiş olur.[9]
  • Hayır için harcadığının yerine koyabileceği Allah’ın ihsanına kapı aralamış olur.[10]
  • Allah’ın rızasını kazanır ve Allah’ın takdir edeceği sevaba nail olur.[11]
  • Kalıcı hayır yapanların (sadaka-i câriye) amel defterleri ölüm ile kapanmaz, o hayırdan canlılar yararlandığı sürece sevap yazılmaya devam edilir.[12]

Doğrusunu en iyi Allah bilir.

 

 

[1] Bakara suresi, 2:148; Maide suresi, 5:48.

[2]  Âl-i İmrân suresi, 3:110.

[3]  Âl-i İmrân suresi, 3:104.

[4]  Müslim, “Îmân”, 78.

[5]  Âl-i İmrân suresi, 3:110.

[6]  Âl-i İmrân suresi, 3:114; Enbiyâ’ suresi, 21:90; Mü’minûn suresi, 23:56, 61.

[7]  Buhârî, “Cihâd”, 89, “Zekât”, 27; Müslim, “Zekât”, 76, 77.

[8]  Müslim, “Zikir”, 88.

[9]  Tirmizî, “Îmân”, 8; İbn Mâce, “Zühd”, 22 / Buhârî, “Enbiyâ’”, 53, “Edeb”, 5; Müslim, “Zikir”, 100.

[10] Sebe’ suresi, 34:39.

[11] Bakara suresi, 2:261-263.

[12] Müslim, “Vasiyyet”, 14.