Okuma Alışkanlığı Evde Başlar

Okuma Alışkanlığı Evde Başlar

Biz Bir Aileyiz programına katılan eğitimci Habip Yazıcı kitap ve kütüphane alışkınlığı hakkında konuştu. Allah’ın ilk emrinin doğru anlaşılması gerektiğini vurgulayan Yazıcı, kitap okuma alışkanlığının kazanılabilecek bir yetenek olduğunu belirten açıklamalarda bulundu.

Allah’ın ilk emri olan “Oku” emrinin “muhakeme et, düşün, anlamaya çalış ve tefekkür et” şeklinde anlaşılması gerektiğini ifade eden Yazıcı, Allah Teâlâ’nın okuma yazma bilmeyen Peygamber (s.a.v.)’e okuması yönünde ısrar etmesini, okumanın sadece Allah’ın lütfuyla gerçekleştiğine işaret olarak değerlendirdi.

İNSANOĞLU GELİŞİME AÇIK BİR VARLIKTIR

İnsanoğlunun gelişmeye açık bir varlık olarak yaratıldığını ifade eden Yazıcı konuşmasına şöyle devam etti: “Bize öğrenme kabiliyetini veren, kalemle yazmayı öğreten, yazdıklarımızı, düşündüklerimizi, okuduklarımızı zapturapt altına almayı öğreten Allah’tır.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in devrinde kullanılan kitap kelimesinin farklı bir anlam ifade ettiğine dikkat çeken Yazıcı, “O devirde bizim anladığımız manada, kâğıt, mushaf şeklinde bir kitap yoktu. Ne Tevrat ne İncil, ne Zebur ne de Kur’ân-ı Kerîm öyle bir kitaptı. Daha çok söz ile ifade edilen, peygamberlerin gönüllerine indirilen, onların söz ile ifade ettikleri ve insanların birbirlerine söz ile aktardıkları bir kitaptan bahsetmek mümkün. Bize o peygamberleri veren Allah (c.c.) aynı zamanda bu hikmeti de veriyor. Burada da kalem ve kitap gibi kavramlara vurgu yapılırken, aslında öne çıkarılan Allah’ın gücü ve kudretidir. Yani sen okuma yazma bilmesen de, okuyabilirsin. Yeter ki seni yaratan Rabbinin adıyla oku. O’nu al merkeze, O’nun bak dediği yerden bak, O’nun gör dediğini gör. Vahiy böyle bir okuma türüdür.” dedi.

Bilginin, duyu organlarıyla elde edilenin ötesinde de bir türü olduğunu belirten Yazıcı, “Bu bilgi türü vahiydir ve peygamberlere özgün bir bilgi türüdür. Tam da bunun için Allah’ın bak dediği yerden bakmanın, Allah Teâlâ’nın Kur’ân’ı Kerîm ayetlerinde bizden istemiş olduğu bir tefekkür türüdür.” dedi.

BİLGİDEN HAKİKATE YOLCULUK

Salt, biriktirmeye yönelik bilginin insanı sadece ilim sahibi yaptığını vurgulayan Yazıcı, “Asıl mesele, edinilen bilgiden hakikate ulaşabilmektir.” dedi. Bunu insanın kendi kendine yapabildiği gibi topluma veya yaratılışlara bakarak da başarabileceğini belirten Yazıcı, “Her şey de onun tecellisini görmek ve olaya öyle bakıp, okumak mümkündür. Okumak denildiğinde sadece kitap okumak ifade edilmez. Okumadan kasıt, gazete veya kitap okumak değil, derinliği ile beraber bir değerlendirme söz konusudur. Dolayısıyla okuma kavramının tek bir açıklaması yoktur.” dedi.

ÇOCUĞUN OKUMA EĞİTİMİ EVDE BAŞLAR

“Çocuğun okuma eğitimi, evde başlar.” diyen Yazıcı şöyle devam etti: “Erken okuma dediğimiz, yani çocukluk döneminde başlayan bir okuma süreci vardır. Bu dönemde masallar büyük önem taşır. Çünkü masallar bizi hayata hazırlayan hikâyelerdir. Masallar toplumun irfanından ve kültüründen süzülmüş, kâinat ve yaratıklardan örnek vererek ders vermeye yönelik olan, içerisinde her daim iyilerin kazandığı ve iyiliğin tavsiye edildiği anlatılardır. Bu hikâyeler aynı zamanda çocukların ifade etme gücünü ve konuşma yeteneğini de geliştirir.

Kitaba ulaşabilmek ve çocuğun kitap ile ilişkisini oluşturabilmek için onu kitap, kitapçı ve kitap evi ile tanıştırmanız gerekiyor. Bunun yanında kitapları sevmek gerekiyor, kitapların arasında bulunmak gerekiyor. Örneğin alışveriş merkezine gidildiğinde mutlaka kitapçıya da girilmeli. Çocuklara belirli kitaplar okumalarını tavsiye etmek yerine beğendikleri, yaşlarına uygun ve ilgilerini çeken kitapları okumalarına izin verilmeli.

Evde çocuklar ile beraber kitap okumak da oldukça faydalıdır. Tek başına okumak zaman ile gelişen bir şeydir, ebeveynlerin yapmaları gereken bir saat belirleyip, çocuklarla birlikte kitap okumaktır. Bu tür etkinlikler çocuğun okumaya yönelik ilgisini ve yeteneğini artırabilir.

Yapılabilecek bir diğer husus ise evlerde şahsi kütüphaneler oluşturmaktır. Okuma kültürü geliştirme açısından bu çok önemlidir. Şahsi kütüphaneleri sürekli, eşlerimiz ve çocuklarımızın talepleri doğrultusunda güncellemeye gayret gösterelim. Yemek kitabı da bulunsun evde, şiir kitabı veya gezi kitabı veyahut çocuk kitapları da.”

“İLİM İÇİN HARCANAN MASRAF DEĞİL YATIRIMDIR”

Evlerde kütüphane oluşturulmasını tavsiye eden Yazıcı, bu altyapının okuma kültürünü ve eylemini desteklediğini ifade etti ve sözlerinin devamında şunları ekledi:

“Bilgi sahibi, okuyan ve okumak için çaba sarf eden, anlamaya gayret gösteren dostlar edinmek gerekir. Kitap ve ilimle olan ilişkimiz bize zevk veriyor olması lazım. İlim için para harcamak masraf olarak değil, yatırım olarak algılanması gerekir. Bütün bunları başarabilirsek, bir okuma ortamı oluşturmuş oluruz. Bunun üzerine bir okuma kültürü konulabilir.”

“ÖNCELİKLERİMİZ MEKÂNLARIN KULLANIMINI BELİRLİYOR”

“Önceliklerimiz bize sunulan mekânlarımızı nasıl kullandığımızı belirliyor.” diyen Yazıcı “Eğer bizim önceliğimiz ders çalışmak ise, kütüphaneyi ders çalışma ortamı olarak kullanırız. Eşyaya yaklaşımınız ve eşyaya verdiğiniz anlam, sizin eşya ile aranızdaki ilişkiyi belirler. Bunun toplumda görünür örnekleri var. Toplumun bir kesimi için okuma eylemi, “okul okumak”, “adam olmak” ve para kazanmak ile birleştirilen bir eylemdir. Okumanın karşılığı okul okumak, amacı ise adam olmak ve para kazanmaktır. Birey para kazanmaya başlayınca okumak ile ilişkisi bitiriliyor, çünkü amacına ulaşmış bulunuyor. Biz kütüphaneleri bilgi kaynağı ve hazine olarak görür, merak ettiklerimizi araştırmak için oraya gidersek farklı yaklaşmış oluruz.” ifadelerini kullandı.

Teknolojinin gelişmesi ve dijital yaşama geçişle birlikte kitapseverlere sunulan imkânların inkâr edilemez olduğuna dikkat çeken Yazıcı, “Kitap yine de kendi tahtında kalsın, dijitalleşmeyi de önemseyelim ve gereken değeri verelim.” dedi