Zafer Amaçlı Sefer
- YAZARLAR
- 18 Kasım 2021
“Bizim görevimiz seferdir, zafer Allah’a aittir” sözünün, İslam’ın birkaç temel ilkesiyle çeliştiğini, bir önceki yazıda belirtmiştik. Bu sözle ortaya konan temel bir yanlış da şudur: Bu söze göre yola çıkma, yolculuğu bir şekilde sürdürme, yola çıkmış olmak için çıkma anlamına gelmektedir. Yani, hedefe ulaşmayı amaçlamayan bir sefer. Bir bakıma seferin amacı kendisidir. Önemli olan, sefere çıkmış olmaktır. Hedefe ulaşmaya yönelik hesap kitabı kapsayan bir sefer anlayış ve hazırlığı âdeta ıskalanmaktadır.
Oysa, Müslüman bireyin, hiçbir sözü laf olsun torba dolsun diye söylememesi ve hiçbir adımı amaçsız atmaması beklenir. Onun her işinin bir hikmeti, anlamı, gayesi olacaktır. O, salt yola çıkmış olmak için çıkmaz; yola çıkmışsa varacağı bir menzil vardır. Zaferi/menzili, seferin doğal parçası sayar. Zafere/başarıya böylesine kilitlenmemesi, seferini anlamsızlaştırır. O, her eylemin, niçin yapıldığına bakılarak değerlendirileceğinin bilincindedir (Buharî, Bedu’l-Vahy, 1).
Hz. Peygamber (s.a.v.)’i örnek almak bunu gerektirir. Onun İslam’ı tebliğ sürecinde, daha ilk adımdan itibaren âdeta son adımın hesaplanmış olduğu, hedefi belli, o hedefe doğru istikameti ve stratejisi belli bir yol izlendiği ilk bakışta farkedilir.
Bu bilince sahip olan Müslüman birey veya grup, sefer için çok yönlü hesap kitap yaparak muhsince hazırlanır. Seferin, arzu edilen biçimde gerçekleştirilmesi için gerekli bilgi ve beceri ile donanır, gerçekçi plan yapar, ihtiyaç duyulan araç gereçleri edinir, uygulayacağı taktik ve stratejilerini belirler. Varmak istediği hedefi netleştirir. Sadece sefer süreci için değil, aynı zamanda seferle ulaşılmak istenen hedefe ilişkin de sıkı hesap kitap yapar. Bunları yapmakla yükümlü olduğunun idraki içindedir; bunları ihmal etmenin ve muhsince (iyi, doğru ve güzel) yapmamanın sorumsuzca davranmak olduğuna, ahlakla bağdaşmadığına inanır.
Bakış açısıyla, bilgi ve beceri donanımıyla, gerekli önlemleri almasıyla seferin hakkını vermeyenler, zaferi elde etmeyi hak edecek performansı ortaya koyamazlar (Necm suresi, 53:40). Donanımları, buna elvermez.
Müslüman birey (veya grup), bu süreçte kendi “özne”liğini, daima mutlak fail/özne olan Allah’ın irade ve gücüyle bütünleştirme bilinciyle hareket eder. Bu bilinç, ona müthiş bir motivasyon kaynağı olur. Bütün sorumluluklarını yerine getirdikten sonra, Allah’a tevekkül etmenin huzurunu yaşar.