Doğum Öncesi Ve Sonrası Ruhsal Sorun Riski Artıyor

Doğum Öncesi Ve Sonrası Ruhsal Sorun Riski Artıyor

Birmingham Üniversitesi’nden Arri Coomarasamy’nin The Lancet adlı tıp dergisinde yayımlanan araştırma raporunda, gebelik esnasında veya sonrasında özellikle birden fazla bebek kaybı yaşamış annelerde meydana gelen travmalara dikkat çekildi ve düşük yapmanın çoğu kadın için yıkıcı bir deneyim olduğu vurgulandı. Araştırmada, düşük yapan kadınlarda travma sonrası stres bozukluğunun semptomlarına rastlandığı kaydedildi.

ANNE ADAYLARINA PSİKOLOJİK DESTEK

Tıp dergisi The Lancet’teki araştırmaya göre, düşük yapan kadınların yüzde 20’si, düşük yaptıktan dokuz ay sonra travma sonrası stres bozukluğu yaşıyor. Yayımlanan raporda düşük sonrası kadınların ruhsal durumunun uzun süre önemsenmediğine dikkat çekilirken, anne adaylarına mutlaka psikoloik destek verilmesi gerektiği vurgulandı.

HER 7 GEBELİKTEN 1’İ DÜŞÜKLE SONUÇLANIYOR

Her yedi gebelikten birinin düşükle sonuçlandığı belirtilen raporda, dünya çapında düşük sayısının yılda 23 milyon civarı olduğu kaydedildi. Her düşük kayıt altına alınmadığından dolayı, araştırmacılar bu sayının daha yüksek olduğu görüşünde.

Araştırmada düşük riskini artıran faktörler arasında genetik bozukluklar, anne adayının yaşı, aşırı kilo, stres ve uyku düzensizliği gibi nedenler yer alıyor.

BEBEK KAYBI YAŞAMIŞ ANNE ADAYLARINA TAVSİYELER

Bebek kaybı yaşamış annelere tavsiyelerde bulunan uzmanlar, bu süreçte mümkün olduğunca kendilerini strese sokmamalarını ve eşleri ile birlikte psikolojik destek almalarını tavsiye ediyorlar.

Ayrıca anne adayının gebelik kaybı psikolojisine kapılmaması gerektiğine dikkat çeken uzmanlar, sanat ya da spor gibi farklı alanlara odaklanmanın, sağlıklı bir gebelik süreci için faydalı olabileceği kanaatinde. Mutlu ve rahat geçirilecek bir hamilelik süreci hem annenin hem bebeğin sağlığı açısından çok önemlidir. Nitekim bebekler anne psikolojisinden etkileniyorlar.

SUÇLULUK PSİKOLOJİSİNE KAPILMAYIN

Moral motivasyon açısından, anne adayına en büyük desteği verecek kişi baba adayı ve en yakın çevresi, ailesidir. Bundan dolayı özellikle daha önce bebek kaybı yaşamış anne adayları çevresindekiler tarafından sürekli; “Otur, kalkma, yat, yürüme, bunu yeme, onu yapma, bunu yapma” gibi ikazlara maruz kalabilir ve kendini baskı altında hisseder. Bu baskı durumu, anne adayında yaşanan her olaydan kendisini sorumlu tutma ve suçlama eylemi yaratır.

Anne adayını kendini suçlama ve bebeğinin kaybının tek sorumlusu olma düşüncesine kapılmaması için etrafındaki insanların gebelik sürecindeki tutum ve davranışları büyük önem taşır. Anne adayını olabildiğince rahatlatmak ve sağlıklı bir gebelik ve sonrasını yaşamasına vesile olmak, onu yaşayabileceği ruhsal sıkıntılardan korur.

GEBELİK VE DOĞUM SONRASI DEPRESYON

Öte yandan Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Erhan Kurt, gebelik ve doğum sonrası dönemde görülen sorunların en çok bilineninin depresyon olduğunu ifade ederek, bunun yanı sıra, psikoz denilen gerçeği değerlendirmenin bozulduğu tablolarla ve obsesif kompulsif bozuklukların gündeme gelebildiğini söyledi.

Bazı hastaların, sorunu önemsemediğini, farkına varmadığını, gizlediğini ya da önüne tedavi arayışı konusunda birtakım engeller çıktığını aktaran Kurt, şöyle devam etti:

“Yaklaşık her 5 kadından birisi gebelik ya da sonrasında bir ruhsal rahatsızlık yaşayabiliyor ama maalesef durumun bu kadar farkına varıldığını, üzerinde durulduğunu söyleyemeyiz. Tedavi olmadığında bu durum sadece anneyi değil hem hamilelik hem de doğum sonrası olmak üzere başta bebeği, babayı ve tüm aileyi etkiliyor. Bir defa çocuklarda gelişme geriliği ortaya çıkıyor. Erken doğumlar meydana gelebiliyor ve öğrenmeyle ilgili birtakım sorunlar yaşanabiliyor.”

“TOPLUM YETERLİ BİLGİYE VE BİLİNCE SAHİP DEĞİL”

Bu durumun çocukların hayatlarının ileri evrelerinde de birtakım sorunlar yaşamasına neden olduğunu belirten Kurt, toplumun bu konuda yeterli bilgiye ve bilince sahip olmadığını ifade etti.

Kurt, “Elimizdeki imkânlarla artık biz gebelik ve doğum sonrası dönemde anneleri bebeğe zarar vermeksizin, istisnalar hariç olmak üzere tedavi edebiliyoruz. Ancak hâlâ yaygın biçimde bu konuda yanlış bilgilenme, algı ve değerlendirme var. Dolasıyla tedaviden kaçınma konusunda yaygın bir tutum var. Depresyon kadınlarda erkeklere göre iki kat daha fazla görülüyor. Bu maalesef büyük oranda gözden kaçan bir durum. Bu duruma bir de gebelik ve sonrası dönemin şiddeti eklendiğinde karşımıza çıkan tabloyu daha ciddi şekilde değerlendirmemiz gerekiyor.” ifadelerini kullandı.