Taliban’a Sövmeli mi, Sevmeli mi?

Evet soru tam da bu. Ama soruyu ben sormuyorum. Benden, bizden ve İslami kuruluşlardan beklenen, verecekleri cevaplarla “iyi entegre olmuş”luğumuzun, “tehlikeli” veya “tehlikesiz”liğimizin ölçüsünü bu konuda vereceğimiz cevaplar ortaya çıkaracak. Ha, bu arada verdiğimiz cevapların tatmin edici olup olmadığı, “takiyye” yapıp yapmadığımızı, bizim kalbimizden önce bu soruları soranların insafına terk etmek durumunda kalacağız. Konu bu kadar önemli ve ciddi yani.

Baştan şunu söyleyeyim, Abu Dhabi’deki New York University öğretim üyelerinden Saba Karim Khan’ın[1] da ifade ettiği gibi, Taliban ve özellikle Afganlı kadınların Taliban idaresindeki konumuna benzer konuları, hakikatten fersah fersah uzak ve sadece Amerika’nın üstünlüğü, eleştirilemezliği ve yanılmazlığı anlamına gelen “American superiority” algısı ile değerlendirirseniz Taliban’a sövmek “insan” olarak birinci vazifemizdir. Çünkü, Taliban’a sövemezsek, 20 yıllık Taliban sonrası dönemde Afganistan’da işgalci güçlerin cinayetleri ve “insan hakları” ihlallerine sövmek zorunda kalacağız. Tıpkı, Brown Üniversitesi’ne bağlı Watson Enstitüsü’nün 2001 yılı sonrasında Amerika’nın terörle mücadelesi sonrasında dolaylı ve dolaysız olarak 920 bin kişinin öldürüldüğünü tespit etmesi[2] sonrasında vereceğiniz tepkinin de Taliban’ı sevmek anlamına geleceği gibi.

Ama, merak etmeyin, şahsi görüşüm olarak ne Taliban’a söverim, ne de Taliban’ı severim. Taliban’ı sevmemem, sövmem gerektiği anlamına gelmez. Ama, eleştirmeme, kızmama anlamlarına hiç gelmez.

Şimdi, Afganistan olaylarına, tabii olarak Taliban’ın iktidarına dair bir şey söylemek için, kafamızdaki tüm kavram ve anlayışları bir kenara atarak doğrudan Afganistan’da yaşamak lazım. Demek istediğim, Afganistan’ın kendi şartlarını bilmeden kendi kavram ve idrakimizle, Amerikan propaganda savaşı altında gerçekleri göremeyiz.

Her şeyden önce, Taliban’ın ikinci kez iktidara gelişi Afganistan’daki tüm diğer aktörlerin iflasının yüzde yüzlük sonucudur. Ama Taliban’ın “İslam ve şeriat” adına ortaya çıkması ise bu konuda bizlerin de çok çook söyleyeceği şey olduğu anlamına gelir. Ve bu konuda, herkesten önce bizim söz söyleme hakkımız vardır. Zira Taliban, çok yüzeysel, köy ve kabile idrakinin dışında bir İslam idrakine sahip değildir. Köy ve kabile hayatını, o insanları, hatta o insanların idraklerini küçümsemek için söylemiyorum bunu. Hatta, Taliban’ın başarısı da buradadır. Ama, Taliban’ın İslam anlayışı öylesine çelişkili, öylesine tutarsız bir anlayıştır ki, “şeriat”ı sadece, kadınların burka giymesi ve evden dışarı çıkmaması olarak anlıyor. Ne demek istediğimi anlamışsınızdır herhâlde.

[1] https://www.dawn.com/news/1643664/saving-mission

[2] https://watson.brown.edu/costsofwar/figures/2021/WarDeathToll