“Başörtülü Müslüman Kadınların Toplumdaki Varlığı Önemli”
- ALMANYAAVUSTURYABELÇİKAFRANSAMANŞETTOPLUM
- 2 Temmuz 2021
IGMG Kadınlar Teşkilatı (KT) Marwa El-Sherbini’nin şehadetinin 12. yıl dönümü olan 1 Temmuz’da hem onu anmak hem de Avrupa’da Müslüman kadınlara dair yaşanan son gelişmeleri ele almak başörtüsü konusunda alınan kararlar, günlük hayatta yapılan uygulamalara ışık tutmak amacıyla “Avrupa’da Müslüman Kadın Olmak” başlıklı programımın ikincisini düzenledi. Yaklaşık 550 kişilik bir katılımın sağlandığı programda 4 farklı ülkeden konuşmacı KT Kurumsal İletişim Başkanı İlknur Küçük’ün sorularını yanıtlayarak, bulundukları ülkelerdeki duruma dair bilgi verdi. Konuşmacılar gelişmelerin olumlu yöne doğru seyri için neler yapılabileceği yönünde ip uçları da gösterdi.
Kanun Yapıcıları Seçmek İçin Sandığa Gidilmeli
Almanya’dan programa katılan Avukat Yalçın Tekinoğlu geçtiğimiz aylarda kamu çalışanlarının kıyafetlerine yönelik yapılan kanun düzenlemesine değindi. Söz konusu 61. Madde, ikinci fıkra Federal Memuriyet Kanunu’nun önceki ve son hâlini kıyaslayan Tekinoğlu, eskiden çok kısa bir biçimde geçen düzenlemenin yeni hâlinin çok geniş kapsamlı olduğuna ve bazı kavramların net olmadığına işaret etti. Geçmişte yaşanmış örneklerden ve alınan kararlardan misal gösteren Tekinoğlu, mahkemeler nezdinde zaman zaman bir mahkemenin aldığı kararın diğer mahkemede bambaşka bir karar olarak alınabildiğini söyledi. Bundan hareketle düzenlemelerin başörtülü kamu çalışanlarını etkilemesinin mümkün olduğunu ancak herhangi bir sorunla karşılaşan Müslüman kadınların mutlaka her platformda gerek hukuki gerekse toplumsal açıdan hakkını aramaktan çekinmemesi gerektiğine işaret etti.
Programda ayrımcılık veya ırkçılığa uğramış Müslümanlara yönelik destek sunan FAIR International derneği gibi derneklere de dikkat çekildi. Bu gibi yasaklar getirebilen düzenleme ve kanun tekliflerinin yasalaşmaması için Müslümanların sandık başına giderek kanun yapıcıları kendilerinin seçmesinin önemine vurguda bulunuldu.
Temsilci kadın sayısı artmalı
Din dersi öğretmeni ve aynı zamanda Avusturya İslam Cemaati (IGGÖ) Din İstişare Kurulu Üyesi Hacer Bayram Avusturya’da Müslümanlara yönelik baskıların 2020’deki terör saldırısından sonra en üst seviyeye çıktığını aktardı. Bu saldırıların Müslümanlar üzerindeki etkilerini istatistiki verilerle aktardı. Müslümanlara karşı yapılan saldırıların bilhassa online platformlarda arttığını, saldırıların yaşandığı dönemde kayıt altına alınan saldırı oranlarının yüzde 300-400 oranında arttığını söyledi.
Son yıllarda İslami temsil kurumlarında yer ve görev alan kadınların sayısının yükselmekle beraber hala gerek bu gerekse diğer toplumsal temsil yerlerinde kadın sayılarının az olduğunu söyledi. Kadınların bu alanlarda daha fazla yer alması gerektiğine işaret etti. Bu durumun sadece Müslüman kadınların değil genel anlamda tüm kadınların ortak sorunu olduğu ve o şekilde ele alınması gerektiği vurgulandı. Müslüman kadınların mevcut imkânları en iyi şekilde değerlendirmesinin altı çizildi.
Yasaklara karşı mevcut imkânların kullanılması önemli
Fransa’dan programa katılan hukukçu Şaban Sicim, “dinî simgelere” karşı getirilen kısıtlamalara değindi. Laiklik ve dinî simgelere dair tartışmaların tarihî süreçte yüzyılı geçen bir geçmişe dayandığını hatırlattı. Dinî tarafsızlık ilkesi kapsamında getirilen kısıtlamaları aktardı. Uygulama konusunda valilik ve belediyelere helal menü gibi konularda geniş yetkiler verildiğini söyledi. Kadınların haklarını korumak adına Ayrılıkçılık yasasında bulunan konulara değindi. Bu yasa kapsamında ilk görüşmelerde meclise 2700 kanun teklifi götürüldüğünü bunlardan 140’ının kabul edildiğini bu kadar çok sayıdaki kanun teklifinin bile görüşülmesinin çok zorlu bir süreç olduğunu belirtti.
Fransa’da Senato’da “ayrılıkçı” olarak bilinen yasa tasarısına eklenmesi için okul gezilerinde öğrencilere refakat eden annelerin ve 18 yaşından küçük kızların kamuya açık alanlarda başörtüsü takmalarını yasaklayan maddelerin kesinleşmesi durumunda Müslümanlar için zor bir dönemin de başlamış olacağını baskıların sadece kadınlar değil İslami dernekler ve camiler üzerinde de yoğun şekilde arttığını aktardı. Sicim, başörtülü kadınlar tarafından yapılan “Başörtüme dokunma” sosyal medya kampanyası gibi kampanyaların ses getirdiğini söyledi, bu gibi imkânların kullanılmasının önemine işaret etti.
Başörtülü Müslüman kadına yapılan ayrımcılık aynı zamanda cinsiyet ayrımcılığı
Belçika’dan Nur Sultan Alkış, Belçika’daki eğitim ve iş alanındaki durumundan bahsetti. 2020 Temmuz ayında Anayasa Mahkemesi’nin yüksek okullarda başörtüsü yasağı getirilebileceğine hükmetmesinin ardından gerek sosyal medyada yapılan kampanya gerekse Brüksel’de yapılan büyük bir protesto gösterisinin kamuoyunda karşılık bulduğunu birçok rektörün başörtüsü yasaklama gibi bir niyetlerinin olmadığını bir nevi açıklamak zorunda kaldıklarını anlattı.
Alkış, STIB adlı toplu taşıma şirketine karşı başörtülü bir Müslüman tarafından yapılan başvurunun reddedilmesi üzerine açılan davaya da değindi. Mahkemenin başörtüsü yasağının şirketin “tarafsızlık” ilkesiyle bağdaşmadığına ayrıca cinsiyet ayrımcılığı anlamına geldiğine hükmetmesinin çok önemli bir karar olduğunu anlatan Alkış, cinsiyet ayrımcılığına değinilmesi ile yasağın tüm kadınları kapsar bir alanda ele alınmasının oldukça önemli olduğunu aktardı.
Belçika’da federal hükûmeti koalisyon ortakları arasında başörtülü Ihsane Haouch’nın Kadın ve Erkek Eşitliği Enstitüsü’nde (IGVM) hükûmet komiseri olarak atanması ile ilgili tartışmalara da değinildi. Alkış Müslüman kadınların başörtüleriyle sokakta, alışverişte, okulda, işte vs. mümkün olan her yerde varlık göstermeleri ve söz sahibi olmalarının toplumun geleceği açısından büyük ehemmiyeti bulunduğunu da sözlerine ekledi.