Kur’an Hayatın Ta Kendisidir

Kur’an Hayatın Ta Kendisidir

İnsanlığın dünya ve ahiret mutluluğunun gerçekleşmesi, ilk vahiydeki “Oku” emrinin muhatabı olarak, Kur’an’ın okumak, anlamak ve hayata tatbik etmekle mümkündür. Nitekim büyük  ilim adamı Muhammed İkbal “Yol kesenler, Kur’an’ı okuyup öğrenince, yol gösterici oldular”  diyerek  Kur’an okumanın önemine vurgu yapmıştır.

Yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerîm: “…Bu, öyle  bir mübarek kitaptır ki, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdik.” (Sad suresi, 29. ayet) ilahi fermanıyla bizleri düşünmeye ve öğüt almaya da davet etmektedir.” Düşünen ve ibret alanlar için Kur’an bir hayat planıdır; öyle ki, göz ve kulaklarımız ayetleri görerek ve işiterek dünyaya açılır. İnsan, onunla hayata başlar, onunla yaşar, onunla ölür ve öldüğünde mirası onunla paylaşılır ve onun ayetleriyle defin olunur ve toprağı Kur’ân’ın hayat veren nefesiyle buram buram kokar.

KUR’AN YEGÂNE DEĞERDİR

Kur’an milletimizin asırlarca hizmet ettiği, uğrunda can verdiği, seferde (yanında) bulundurduğu, ordu gemilerinin direklerine sancak ve flama yaptığı, çocuk beşiklerine kadar hayatına işlediği yegâne değerdir. Kur’an sıkıntı, musibet anında en yakın dostumuz ve teselli kaynağımız olmuş, akide, ahlâk ve yaşantımızı biçimlendirmiştir. Kur’an, bize moral, sebat ve güç olmuş, sadece ibadetlerimizi değil, tüm hayatımızı kuşatmıştır. Öyleki; önemli konularda ihtilaf edenler, Kur’an’a müracaat etmiş, onu şahit tutmuş, doğru ve samimi olacaklarına dair ona el basmıştır. Böylece Kur’ân’ın en kıymetli ve şerefli değer olduğu mesajını vermişlerdir.

Geleneğimizde ise gelin çeyizine Kur’an konur, gelin onunla yeni evine gider. Gençler ondan ayetler okunarak askere uğurlanır. Barışlarda, yeminlerde, nikâhlarda hep ona başvurulur. İnsanımız Arapça gördüğü kitaplara Kur’an’dan dolayı hürmet eder, yere düşse kaldırır, anlamını bilemese de okur ve ölmüşler için okutur. Cebinde, arabasında, tezgahında, iş yerinde  hep O vardır.

“Ey iman edenler, size hayat verip canlandıracak yola davet ettiği zaman Allah ile peygamberin davetine icabet edin.” (Enfal suresi, 24) ayeti bizleri, hayat verecek hayata, davet etmektedir. Kur’an hayatın her alanında ferde, topluma, takdim ettiği akidesiyle, adabıyla, eğitim yöntemiyle, yaşama biçimiyle, muamele sistemiyle hep hayat bahşetmektedir.

Müslümanlar, her sabah kahvaltı yapar gibi Kur’an’dan virdler okur, maddi azık ve ihtiyaçlarını aldıkları gibi, manevi azıklarını da ondan alırlar. Balık için su, bülbül için gül ne ise mümin için de Kur’an, O’dur.

KALPLER VAHİYLE DİRİLİR

Malik b. Dinar şöyle der: “Yağmurun yeryüzüne hayat verdiği gibi, Kur’an da müminin kalbine hayat verir. Vahiyle yağmurun kaynağı birdir. İkisi de gökten nazil olur. İkisi de insanlar umutsuz ve çaresiz kalınca nazil olur. Cahiliyet, küfür, şirk, her tarafı kaplayınca vahiy can kurtarıcı olarak indi. Yağmur da aynen öyledir, kuraklık, açlık, bulaşıcı hastalıklar baş gösterince iner. Toprak yağmur dışında bir şeyle dirilmez, kalpler de vahiy dışında bir şeyle dirilmez.”

Hayatta zayıflar Kur’an ile güçlenir, zorbalar ise zayıf düşer. Günahkârlar onu işittikten veya okuduktan sonra kalpleri titrer ve günahlarından vazgeçip tövbe ederler. Hürriyet, erdem ve izzet talipleri, onun emirleriyle hareket ederler. İnançlarını güçlendirmek isteyenler, onunla imanlarını tahkiki seviyesine yükseltirler. Böylece Kur’an, insanın özgürlüğü, saygınlığı, haysiyeti ve mülkünün sadece Allah’ın kefalet ve hükmü altında olduğunun bilincinde olan bir toplum oluşturur.

Kur’an’la gelen hayat; Müslümanların kalplerini, ruhlarını, gözlerini, evlerini, iş yerlerini ve tüm meclislerini diriltir. Kur’an hayattır ve o hayat kalıcıdır, çünkü bakî olan tarafından indirilmiştir.

KUR’AN’IN YEGÂNE TEFSİRİ HAYAT

Aliya İzzet Begoviç şöyle der: “Kur’an edebiyat değil, hayattır, dolayısıyla ona bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakmaya başlanır başlanmaz güçlük ortadan kalkar ve yanlış intibalar da değerini kaybeder. Kur’an’ın yegâne tefsiri hayat olabilir ve bildiğimiz gibi Hz. Muhammed’in hayatı tam buydu.”

Kur’an her insanın başvuracağı bir kaynak ve sonsuz hayat bahşeden bir programdır. Sunduğu hayat programıyla sadece Müslümanlara değil bütün insanlığa hitap etmektedir. “Ey insanlar, size Rabbinizden bir öğüt, gönüldekilere bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.” (Yunus suresi, 57. ayet)

Kur’an Müslümanların ruh mektebi, şifa kaynağıdır. İnsanlığın kurtuluş reçetesidir. Hayatın her alanını  kapsamış ve Kur’an “Hayatın ta kendisidir”. Ne mutlu bunun farkında olarak  yaşayanlara!…