Manasını Bilmeden Kur’ân-ı Kerîm Okumak

Manasını Bilmeden Kur’ân-ı Kerîm Okumak

Kur’ân-ı Kerîm’in manasını bilmeden okumanın fazilet ve sevabına zarar verip vermeyeceği sıklıkla yöneltilen sorulardandır. Şüphesiz ki aslolan Kur’ân-ı Kerîm’i anlayarak okumaktır. Çünkü Kur’an’ın anlaşılarak, mesajları alınarak ve hayata tatbik edilerek okunması Kur’ân-ı Kerîm’in bizden talep ettiği bir husustur. Örneğin şu âyet-i kerîmelerde bunu görmekteyiz:

“Sana da, insanlara gönderileni açıklayasın diye Kur’an’ı indirdik. Belki düşünürler.”[1] , “Doğrusu bu Kur’an kesin bir sözdür. O, eğlence için değildir.”[2]

Kur’ân-ı Kerîm okumak anlamında üç tabir vardır. Bunlar “kıraat”, “tilavet” ve “tertîl” sözleridir. Bu üç kelimenin de anlamı birbirine yakındır ve Kur’an’ı anlayarak, ibret alarak, öğrendiği şeyleri hayatına tatbik etme düşüncesiyle hareket ederek Kur’an’ı okumak demektir. Bu üç şeyi gerçekleştirmek için ise, Kur’an’ı anlamaya çalışarak, en azından meal ve tefsirleriyle okumak gerekir.

Bizim gibi Arap olmayan ve Arapçayı anlamayan Müslümanların, Kur’an’ın kelimelerini ve resmini manasını anlamadan bile okunması Müslüman’a sevap kazandırır mı konusunda ulemâ tefekkür etmişlerdir. Bir kısmı mutlaka Kur’an anlamı da bilinerek okunmalıdır, inceden inceye Kur’an’a nüfuz edilmelidir. Kur’an bizden bunu bekliyor demişlerdir. Diğer bir kısım âlimler ise, Efendimiz (s.a.v.)’den rivayet edilen bazı hadîs-i şeriflere istinaden anlamı bilinmeden de Kur’an okunmalıdır ve sevap elde edilir demişlerdir. İbn Mes’ûd (r.a.), Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: “Kim Allah’ın kitabından bir harf okursa, okuduğu her harf için bir hasene vardır. Bir hasenenin karşılığı on hasenedir.”[3]

İbnu’l-Cezerî, Ahmed b. Hanbel’den şunu nakletmiştir: “Ahmed b. Hanbel (r.a.), rüyasında Allah’ı görür ve ona der ki: ‘Ya Rabbi! Sana yaklaşmak için en faziletli amel nedir?’ Allah (c.c.) buyurur ki, ‘Kelamımdır ya Ahmed.’ İbn Hanbel tekrar sorar: ‘Onu anlayarak mı yoksa anlamayarak mı?’ Allah (c.c.): ‘Anlayarak da anlamayarak da’ şeklinde cevap verir.”[4]

Bütün bunlardan anladığımız odur ki, aslolan Kur’an’ı anlayarak okumak, anladığı şeyleri hayatına tatbik etmek ve Kur’an mesajlarını tebliğ etmektir. Yine anladığımız şeylerden bir diğeri, mutlaka her Müslüman Kur’an’ın resmini, Mushaf’ı yüzünden okumayı öğrenmeli, yanlışsız olarak harf çıkışlarına (mehâric-i hurufa) ve tecvid kurallarına uygun bir şekilde okuyabilmelidir. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’in manası anlaşılmasa da, okunmasında sevap ve ecir vardır. Allah en iyisini bilir.

 

[1] Bakara suresi, 2:44.

[2] Tarık suresi, 86:13-14.

[3] Tirmizi, Sünen, 10/153, H. No: 2835; Beyhaki, Şuabu’l İman, 3/370,  H. No:1830.

[4] İbnu’l Cezîrî, en-Neşr, 1/11.