Şamata Etmeyin Yeter! Ya da  “Şematet Versus Schadenfreude”

Şamata Etmeyin Yeter! Ya da “Şematet Versus Schadenfreude”

Şimdi siz, bu yazının alt başlığının neden “Şematet Versus Schadenfreude” gibi üç ayrı dilde yazıldığını merak etmekte haklısınız. Arabça+Latince+Almanca. Özet olarak manası, “Şematet, Schadenfreude’ye Karşı” demek. “Tamam. Burayı anladık da, asıl ne demek istiyorsun.” şeklinde bir sual sormakta da haklısınız. Hatta, “Şematet’i bilmiyoruz ki, Schadenfreude’yi anlayalım.” bile demekte de haklısınız. Aslında, bizzat bu yazıyı yazmaya başlamadan bu sualleri ben de kendi kendime sordum. Nihayetinde bu yazı ortaya çıktı.

Ve yine gördüm ki, kelimeler kültürü, dolayısıyla insanların hayatını, hayata bakışını ifade ederler. Ya da buna karşılık kültürler kendilerine hâs kelimeler oluşturarak, diğer kültürlerden farklılıklarını ortaya koyarlar. Bu konuyu araştıran ilime/bilime ne ilmi/bilimi denilir açıkçası tam olarak bilmiyorum.

Ama, Türkçe veya bazen diğer dillerde yazan pek de meşhur sosyologlara bakarsak Almancada yer alan hem sosyoloji hem de psikolojide kullanılan “Schadenfreude” kelimesinin diğer dillerde karşılığı yoktur. Aslında tam da doğruyu söylemiyorlar. Almanların böbürlenmesini anlarım da, aynı ağa Türkçe konuşan ve yazanların da katılmasını anlayamam.

Bunun için de yazının başlığı “Şamata Etmeyin Yeter” şeklinde verilmiştir. Şimdi gelelim ne demek istediğimiz asıl noktaya. Önce Schadenfreude kelimesinin “Başkasının başına gelen zarara, kötülüğe sevinmek” manasına geldiğini söyleyerek başlayalım.

Hani şu bizim Romalıların Cicero’su, Yunanlıların Aristo’su var ya, onlar bile bu kelimeyi eserlerinde kullanmışlar.[1] Aristo, Nikahoman Ahlakı’nda kelimeyi üç kelimeden oluşan bileşik kelime olarak “Epihairekakia” olarak kullanmış. Cicero ise iki kelimeden oluşan bileşik kelime olarak “malevolentia” şeklinde kullanmış.  Yani Almanca kullanımı çoook sonra olmuş.

Şimdi gelelim Türkçe’ye. Bu yazının başlığındaki “Şamata” kelimesi var ya tam da bu anlamda, yani, başkasının başına gelen bir kötülüğe eğlenerek sevinmek demektir.

Fakat siz, “Ama şamata o anlamda değil ki! Aksine, gürültülü eğlenceli, yaygara yapmak demek” değil mi diye sormakta da haklısınız. Fakat, Resimli Kâmûs-i Osmânî yazarı Seydî Ali “Bu kelimenin aslı, düşmanın (kulağının) arkasından yaptıkları gürültü ve sevinç gösterisidir.”[2]  der. Yine bir başka Kâmûs-ı Osmânî’de şamata ile “şematet”in birbirlerinden farklı anlamlara geldiği ifade edilir. Buna göre, Şematet: “Birbirine rakib ve düşman olanların, birine isabet eden beladan dolayı diğerinin izhar-ı surûr etmesi (sevinç gösterisi yapması)”dır.[3]  Şamata ise, gürültü, patırtı yapmak, bağrışmak demektir.

Demek oluyor ki, Schadenfreude denilen kelime tam anlamıyla Arapça asıllı olarak Osmanlıcada dolayısıyla Türkçede bulunmaktadır.

Hattâ, eski Arapça lügatlere baktığımızda da bu kelimeyi görürüz. Ancak, burada kelimenin Arapça dilbilgisi kurallarına göre aldıkları harf-i cerlere göre -buraya girmeyelim- manası tam zıt bir manaya gelmektedir.

Birincisinde şematet, “Düşmanın başına gelen beladan dolayı sevinç gösterisi” anlamına gelirken, ikinci manada “Dua etmek” manasına gelmektedir. “Hapşıran kimseye: Yerhamüke’llahu, Allah sana rahmet etsin” demek olan “teşmiyetu’l a’tısı”ndaki teşmiye (şematet) dua manasında kullanılır.

Meşhur fakih ve Lisânu’ Arab lügatının müellifi İbn Manzûr bu konuda geniş açıklamalarda bulunur.[4]  Aynı şekilde Meşhur hadis alimi Cevherî de şamata kelimesini, “Düşmanın başına gelen belaya sevinmek”[5]  şeklinde tarif eder. Aslında, kelime doğrudan âyet-i kerîme ve hadiste de geçer. Hatta hadislerde birkaç yerde geçer.

Ayette, Hz. Musâ’nın kardeşi Hârûn’a öfkelenmesi anlatılırken “Ey anamoğlu” dedi, “(Bu) topluluk (kavim) beni güçsüz buldu. Az kalsın beni öldürüyorlardı. Sen de bana böyle davranarak düşmanları sevindirme! Beni o zalimler topluluğu ile bir tutma.”[6]  dediği bildirilmektedir. Burada Türkçede verilen “Düşmanları sevindirme!” ifadesi ayette “fe lâ tuşmit” kelimesi ile ifade edilmiştir.

Hadislerden birinde ise “Kardeşinin uğradığı felâketi sevinçle karşılama! Allah ona merhamet edip onu kurtarır da o belayı sana verir.”[7] şeklinde geçer. Bu hadiste de “şematet” kelimesi “Kardeşinin uğradığı felâketi sevinçle karşılamak” manasında kullanılmıştır. Demek oluyor ki, “Schadenfreude” kelimesinin başka dillerde olmadığını iddia ederek şamata edenler boşuna çabalıyor. Çünkü var. O hâlde bizim “şamatamız sizin şamatanızı döver.” Boşuna sevinmeyin.

Ammaaaa. Devir, kelimeleri, kavramları, hakikaten anlamlandırabilenlerin devri olduğu için, sosyologlar, psikologlar “bu kelimeyle” hükümlerini Almanca olarak sürdürmek istiyorlar.

İsterseniz konuyu burada bitirelim. Bir ara da yine Almancadaki “Deutungshoheit” denilen ve “Anlamlandırma tahakkümü” manasına gelen kelime üzerinde de duralım. Duralım ki, neden bizim kelimelerimizin bir anlamı ve hükmü yok da, bazılarının kelimelerinin anlamları dünyada hüküm sürüyor, diye tefekkür edelim.

[1] Richard Chenevix Trench, On the Study of the Words, s. 99-100. A. C. Armstrong, New York, 1885

[2] Seydî Ali, Resimli Kâmûs-i Osmânî, s. 589. Kutubhane-i Cihan, İstanbul, 1330 / 1912

[3] Kâmûs-ı Osmanî, Mehmed Salâhî, c. II, s. 73. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, İstanbul, 2019

[4] Lisânu’l Arab. İbn Manzûr, s. 2319. Dâru’l-Meârif, Kahire.

[5] Es-Sıhah. Ebû Nasr İsmail b. Hammad el Cuvherî (Cevherî), s. 611. Dâru’l Hadis, Kahire, 2009

[6] A’râf sûresi, 7:150

[7] Tirmizî, Sıfatu Kıyame 37. H. No: 2506