Eğitimimiz Bilgeliğe mi Dayanıyor?
- Sürmanşet 2YAZARLAR
- 19 Şubat 2021
Yaptığımız eğitimin ne kadar İslami olduğunu sorgularken öncelikle eğitim anlayış ve uygulamalarımızla yüzleşmeli; onların ne ölçüde sağlam bilgiye, bilime dayandığını ortaya koymalıyız. Her işin sağlam bilgiyle, basiretle, kanıtlanmış düşünceyle (Zümer suresi,39:9.; Enfal suresi, 8:42.; Yusuf suresi, 12:108) yapılmasını isteyen İslam’ın öngördüğü eğitim işinin, öncelikle böyle olması beklenir. Zira, entelektüel gelişme olmadan amelî gelişme (kemâl) olmaz, amelî kemâl olmadan da entelektüel gelişmişlikten söz edilemez. Söz gelimi, ahlaki düşünce üretmemiş birinden ahlaki duruş beklenemez.
Günümüz Müslümanlarının düzenledikleri İslami eğitimleri inceleyen bir yabancı bilim adamı, şu tespiti yapıyor: “Hem Müslüman ülkelerde, hem de Batı’daki Müslümanlar arasında İslam okulları ve yüksekokullar açmak için, ‘takdire şayan istek ve heves’ olsa da; bunlar çoğu kez sağlam bir teorik temele dayanmazlar. Özellikle Batı’da bu tür okullar, çoğunlukla devletin eğitim sisteminde fark edilen yetersizliklere tepki olarak kurulurlar. Bu okullar, sağladıkları ayırt edici eğitimin doğası üzerine ciddi fikir vermeden ve modern seküler sistematik bilgi tarafından Müslümanlar hakkında ileri sürülen felsefi ve epistemolojik problemlerin üstesinden gelecek yolu sağlamadan; sadece Müslüman kimliğinin muhafaza edilmesine katkı sağladıkları ve çocukların, dinleriyle iftihar etmelerine yardım ettikleri için mutluluk duyarlar.”
Ne yazık ki, bu tür bilimsel araştırmaları bile, bizim yerimize daha çok başkaları yapıyor. Eğitim anlayış ve uygulamalarımızın ne kadar isabetli, etkili ve verimli olduğunu bilimsel çalışmalarla tespit etmeye pek ihtiyaç duymuyoruz.
Halstead’ın bu tespiti, bizim yaptığımız eğitimlerin İslamiliğini tartışılır hâle getirmektedir. Çünkü, bizim eğitimi bilimle, bilinçle değil de gelişigüzel yaptığımızı, eğitimi bir bilim işi olarak algılamadığımızı ortaya koymaktadır. Ona göre, yeterli bilgi, bilinç ve bilgelik olmadığından dolayı, eğitim alanında varlığımızı karşıtlık üzerinden oluşturmaya çalışıyoruz. Eğitim alanında tezimizi ortaya koyarak değil de, antitezci edayla varlık gösteriyoruz. Bilimle ve bilgelikle değil de, hamaset/popülizm ile iş yapıyoruz. “Olmak”, yerine kimlik iddiasıyla yetiniyoruz. Tarihte olduğu gibi gayr-i Müslimlerin bile takdir etmek zorunda kalacağı kaliteli eğitimi düzenleyemiyoruz.
Müslüman’ın pasif tecrübelerle ve karşıtlık üzerinden yaptığı bir eğitim, ne kadar İslami olabilir? Bu eğitimle yetişenler, ne kadar bu çağın İslami düşünce, tutum ve davranışlara sahip Müslümanları olabilirler?