“Peygamber, Rastgele Bir İnsan Değil; Vahyi Alan ve Açıklama Görevi Verilen Kimsedir”

Sayın Ahmet hocam, Peygamber  Efendimiz (s.a.v.) bizim için ne ifade ediyor? sorusuyla başlayalım.

Her şeyden önce Müslümanlar, İslam’ı Hz. Peygamber ile birlikte seçerler. Çünkü, Hz. Peygamber ilk nesilden itibaren ilk muhataplarına hitap ettiğinde, O’nun getirdiği kitabın Allah’ın kitabı, O’nun getirdiği ayetlerin Allah’ın ayetleri olduğunu bildirdiğinde, eğer Hz. Peygamber’e güvenmeselerdi Müslüman olmazlardı. Biz de bugün eğer ona güvenmeseydik Müslüman olamazdık.

O hâlde Müslümanlık için önce Hz. Peygamber’e güven gerekmektedir. Ayrıca Müslümanlar ilk nesillerden itibaren Hz. Peygamber’in söylediğini, yaptığını ve tavsiyelerini dikkate alarak hayat yaşamışlardır. Yani Müslüman’ın hayatı, Peygambere olan güvene, onun yolunu takip etmeye dayanır. Müslümanların Hz. Peygamber’in yolunu benimsemede iki önemli etken olduğunu görüyoruz.

Birincisi, Hz. Peygamber’in bireysel şahsiyeti ve kişiliğidir. Onun düşmanları bile hayatında onun güvenilir oluğunu ifade etmişlerdir. Peygamber böylesine güvenilir bir insandır. Bunun içindir ki, çevresindeki insanların daha çok güvendiklerini, onun şahsiyetinden, karakterinden ve yaşayışından etkilenerek Müslüman olduklarını görüyoruz.

Hadislerin önemi sadece burada mı ortaya çıkıyor? Kur’an’ı anlamada hadisin rolü var mı?

Hadisler, ayrıca, Kur’ân-ı Kerîm’in doğru olarak anlaşılması ve Allah’ın muradının ne olduğunun doğru olarak ortaya konulması açısından da son derece önemlidir. Çünkü biz, başta ibadetler olmak üzere Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’ın birçok emirlerinin uygulanmasını Hz. Peygamber’den öğreniyoruz. Şayet Hz. Peygamber’in ibadetlerle ilgili veya diğer konulardaki uygulamaları olmasa, biz, Kur’an’ı, Allah’ın murad ettiği şekilde anlama imkânından mahrum olabiliriz. Bugün üzülerek ifade edeyim ki, Hz. Peygamber’in hadislerini dikkate almayan insanlar bu yanlışlığa düşmektedir. Bunlara üzülerek şahit olmaktayız.

Hadis dediğimizde, aslında ne anlamalıyız?

Allah, Kur’an’da Kalem suresinin 4. ayetinde Hz. Peygamber’in en yüce ahlak üzere olduğuna vurgu yapıyor. Bu ifade edilirken çok vurucu bir şekilde ifade edilir: “Ve inneke le alâ hulukın azîm” diye buyurulur. Yani Peygamberin yüce bir ahlak üzere olduğu ifade edilyor. Dolayısıyla hadis, Allah’ın kendisine en son kitabı gönderdiği, yüce bir ahlak üzere olduğunu ifade ettiği bir insanın, yani Hz. Peygamber’in hayatı, şahsiyeti, kişiliği, sözleri ve fiilleri ilgili bir husustur. Hadis işte budur.

Allah’ın bu kadar övgüye mazhar gördüğü, son peygamber olarak seçtiği bir insan, rastgele bir insan değildir. Kendisine Allah tarafından Allah’ın kitabını tebliğ ve açıklama görevi verilen bir insan rastgele bir insan değildir. bunun içindir ki, biz, peygamberi, Allah’ın seçtiği, son seçtiği elçi, Allah’ın belki de yeryüzünde en yüce ahlaklı olarak nitelendirdiğ bir insan olarak O’nun sözlerinin ve fillerinin her türlü hâl ve harketinin önemli olduğuna inanarak hadislere bakmak durumundayız.

Bu yönüyle, başlangıçtan, yani sahabe neslinden itibaren tüm Müslümanlar Hz. Peygamber ile ilgili bilgiyi toplamışlar ve bir sonraki nesle aktarmışlar ve neticede kayıt altına alarak kıyamete kadar insanların istifade etmesi için gayret etmişlerdir.

Çünkü, Hz. Peygamber’in kendisi, insanların en güvendiği insandı. Ama O’nun çevresindeki sahabe neslinden itibaren bu ilimle ilgilenen insanların da önemli bir kısmının son derece güvenilir insan olduğunu görüyoruz ve biz bu insanlara güvenerek Hz. Peygamber hakkında doğru bilgilere ulaşmak için gayret eddiyoruz.

Hadis’e Giriş kitabı Plural Publications tarafından yayımandı.

İlk hadis rivayetleri nasıl olmuştur?

Hz. Peygamberin yaklaşık 100 bin civarında sahabesi vardı. Bunlar içersisinde Hz. Peygamberin yakınında buunan ve onun her hareketini takip etmeye çalışanlar vardı. Ayrıca Hz. Peygamberin sahâbîsi olmakla birlikte işinde gücünde olduğu için sürekli Hz. Peygamberle olamayan sahabiler de vardı.

Hadis ilmi, Hz. Peygamber’in en yakınında bulunan sahâbîlerden intikal etmiştir. Söz gelimi Abdullah bin Ömer, Hz. Peygamber’in kayın biraderidir ve en çok hadis nakleden sahabidir. Enes bin Malik, Hz. Peygamber’in 10 yıl hizmetinde bulumuş bir sahâbîdir.

Müminlerin annesi Hz. Peygamber’in eşi Hz. Âişe, Hz. Peygamber’in amcasının oğlu Abdullah ibn Abbas hadis rivayet eden meşhur âlim sahabeden bazılarıdır.

İlk nesilden itibaren Hz. Peygamber ile ilgili bilgileri sonraki nesle aktarma faaliyeti, onun en yakınında bulunanlara birlikte başlamıştır.

Hadis ilmi diye bir ilim oluştu. Böyle bir oluşum neden ortaya çıktı?

Hz. Peygamber’in Müslümanlar üzerindeki otoritesini sarsmak adına onun sözlerinin çarptırılarak yanlış yorumlanması hadis ilminin ortaya çıkışında yatan en büyük etken olmuştur.

Birinci asır, özellikle sahabe ve tabiin neslidir ve bu nesil, sahabe hoca, tabiin talebe konumunda olmak üzere sahabeden tabiin nesli hadisleri almış ve bir sonraki nesle aktarmıştır. Bu dönemde hadis ilminin doğuşunu, ortaya çıkışını gerektiren birtakım hadiseler yaşanmıştır. Bunlardan birisi Hz. Peygamber’in otoritesini istismar etmek isteyen gruplardır. Yani hadis uydurma faaliyetinde bulunanlardır. Müslümanlar bu uydurma faaliyetinde bulunanlara engel olmak ve onların hadis diye naklettikleri bilgilerin aslında

Hz. Peygamber’e ait olmadığını ortaya koymak amacıyla cerh ve tadil diye bir ilim geliştirmişler. Yani her hangi bir kimse, peygamberden hadis naklediyorsa, bu kimsenin güvenilir olup olmadığını tespit etme faaliyetine başlamışlardır. Hadis ilminin ilim olarak ortaya çıkışındaki en büyük etken, Hz. Peygamber’in Müslümanlar üzerindeki otoritesinin istismar edilmesi faaliyetinin önüne geçmektir.