Kur’an Yarışmaları Gençlere Yol Gösteriyor
- Sürmanşet 1TOPLUM
- 30 Ekim 2020
Bu yıl 32. Avrupa Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması’nda jüri üyeliği yaptınız. Aynı zamanda Avrupa çapında yapılan bu yarışmanın ilkinde birinci olan isimsiniz. Bu konuda duygu ve düşünceleriniz nelerdir?
Öncelikle Camia Gazetemizin, yayın hayatında başarılar diliyorum. Cenâb-ı Hak hayırlara vesile eylesin. Belirttiğiniz gibi 32. Avrupa Kur’ân-ı Kerîm yarışmasında jüri üyeliği yaptım.
Tabii birinciliği elde ettiğim 1985 yılının yarışmasından 2020 yılına kadar köprünün altından çok sular akmış, yani yarışma tamamen profesyonelleşmiş. Hatta yarışmaya katılan yavrularımızı dinlediğimde hayretler içerisinde kaldığımı itiraf edeyim. Avrupa şartlarında en üst düzeyde Kur’an okuyabilecek çocuklar yetiştirebilen bir kurum hâline gelmiş teşkilatımız. Bu anlamda 35 yıl önce teşkilatımızda birinci olup 35 yıl sonra teşkilata jüri üyeliği yapmak tabii ki bizim için büyük bir şeref, büyük bir onur.
Yine bu yılın yarışma jürisinde bulunan Dr. Mustafa Duman Bey kardeşimiz de yine benim jüri olduğu 1995 yılının birincisiydi. Yani teşkilatımız artık hem jürisini, jüri üyelerini hem de yarışmacılarını kendisi yetiştirebilecek bir konuma girmiştir. Bu da teşkilatımızın ne kadar derin bir geçmişe ne kadar istikrarlı bir çalışma azmine sahip olduğunun en büyük göstergesi.
Bu yarışmanın ilkine katılmak, ilk yarışmanın birinciliği hayatınızı nasıl değiştirdi?
Beni sıkı sıkıya Kur’an’a bağladı desem yeridir bu bir. İkincisi azmimi kamçıladı. Malumunuz 91 yılında da Mekke-i Mükerreme’de 13.Uluslararası yarışmada dünya birincisi olmuştuk. Ardından dünyanın muhtelif ülkelerinde pek çok yere Kur’ân-ı Kerîm okumaya davet edildik. Belki bunların en önemlileri Bosna-Hersek’de iki defa birer ay olmak üzere Kur’an okumuş olmaya çağrılmış olmamız, Balkan ülkelerine gitmiş olmamız, Avusturalya Kanada gibi ülkelerde Kur’an okumuş olmamızdır. Yine uzun yıllar Türkiye’mizde özel bir televizyon kanalında Türkiye çapında en güzel Kur’ân-ı Kerîm okuyanları tanıttığımız, taltif ettiğimiz, gelecek nesillere “Siz de böyle olabilirsiniz.” dediğimiz bir proğram yapmış olmamız. Bunların hepsini teşkilatımızın bize kazandırmış olduğu Kur’an aşkına bağlıyorum. Bu aşkıda yarışmadaki birinciliğimize borçluyuz diye düşünüyorum.
Üç yıl kadar TRT Şeş’te Kur’ân-ı Kerîm okudum dolayısıyla TRT gibi bir kurumun ille ısrarla Kur’an’ı siz okuyun demesi bir dönem için Avrupa şartlarında o günkü imkânsızlıklara rağmen Millî Görüş teşkilatlarımızın açmış olduğu camilerimizdeki gayretlerin bir neticesidir. Yani bugün az çok ismimiz biliniyorsa dinimize diyanetimize bağlıysak, bugün bu yolda isek en önemli harcı o günkü o yarışlarda belki o günler için tam da layık olmamış olsak da o dereceleri almış olmamızdır diye düşünüyorum.
İlk yarışmadan itibaren geçen bu 32 yarışma boyunca yaşanan gelişimi, yarışmacılar, yarışma ortamları, jüriler gibi özellikler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tabii ki 32 yıllık yarışma tarihi seyri içerisinde çok şey değişmiş. Artık yarışma tamamen profesyonelleşmiş ve imkanlar artmış her şey tamamen oturmuş.
Mesela bölgeler bazında da bazı yarışmalarda ve Türkiye’de de jürilik yaptığım yerler olmuştu. Benim kendime özgü bir notlama sistemim vardır. Teşkilatımız bu notlama sistemini tamamen benimsemiş.
Artık yarışmada, hangi alanlarda neyin değerlendirileceği, hangi yanlışta ne kadar puanın kesileceğini açık açık belirtilen bir notlama sistemi var. Değerlendirme formatı oturtulmuş bunu çok önemsedim, çok beğendim. Bir de küçükler ve büyükler şeklinde iki kategoriye ayrılmış olmasını eskiden pek doğru bulmuyordum. Bugün bu ayrımın ne kadar isabetli olduğuna şahit oldum. Diğer bir husus da finale sadece sekiz yavrunun yani dörder kişinin bırakılması da büyük ölçüde jürinin işini kolaylaştırıyor. Önceden bölgeler bazında elemeler yapılıyordu. Örneğin 30 bölgeniz varsa 30 yarışması arasından birinci seçmeye çalışıyordunuz. Dolayısıyla bu ve benzer kıstasların, ölçülerinin benimsenmiş ve konulmuş olması işi tamamen son noktaya taşımış.
Sadece Kur’an yarışmalarında değil teşkilatımız hac, kurban yardımlaşma cami ve cemaat hizmetleri talebe okutma ve eğitim gibi alanlarda “Hayırda öncü kuruluş Millî Görüş” sloganını fazlasıyla hak ediyor ve bunu Kur’an yarışmalarında da bariz bir farkla görebiliyoruz Elhamdülillah.
Sizce Avrupa’da bu yarışmaları yapmak Müslümanlara neler kazandırıyor?
Kur’anı okuma noktasında bir yarış, yarışı destekliyor, kamçılıyor âdeta Kur’anımızda ilan edilen “Hayırlarda müsabaka ediniz.” ayetine uygun bir davranış. Dolayısı ile Müslümanlar bu alanda zaten yarışmalıydılar. Seksen, doksanlı ve 2005’e kadar olan yarışmacıları çok iyi tanıyan tanıyan bir kardeşinizim. Mesela bu yıllar içerisinde Bremen’den Abdussamed Kotan, Bavyera Bölgesinden Yavuz Çekiç, Hamburg Bölgesi’nden Muhammed Haydar, Enes Çergel. Belçika’dan 2000 yılı büyükler birincisi Ahmet Tetik gibi yarışmacılar o yıllarda bendenizden ders almış gençlerimizdi . Bu gençlerimizle hâlâ irtibat hâlindeyim, bu gençlerin hepsi dinine, diyanetine, davasına ve teşkilatına bağlılar, işlerinde ve alanlarında başarılı gençler ve Müslümanca bir yaşam sürüyorlar.
Dolayısı ile bu yarışmalar gençlere yol gösteriyor, hedef veriyor millî ve manevi değerlerimize olan bağını koparmamasına yardımcı oluyor, hatta güçlenmesine sebep oluyor ve Kur’ana aşık bir neslin çıkmasına vesile oluyor. Günümüzde Avrupa standartlarında en üst kalitede okuyucuların yetişmesine sebep olabiliyor. 2018 yılında Kur’ân-ı Kerîm’i güzel okuma dalında dünya ikincisi olarak büyük bir başarıya imza atan Abdulkerim İleri, 2019 TRT Kur’ân-ı Kerîm’i Güzel Okuma Yarışması birincisi Bünyamin Akdağ gibi kardeşlerimiz, teşkilatımızın bağrından çıkmış üst düzeyde Kur’an okuyucudurlar. Bu seneki yarışmada birinci olan çocuklar yaşlarının üzerinde performans gösterdiler. İşte teşkilâtımızın Kur’an yarışmaları bunları kazandırıyor.
Tabiki Kur’anı güzel okumak sadece bir başlangıcı, ondan sonraki aşaması Kur’anı anlamaktır. Nihai ve en önemli bizden istenen aşaması ise Kur’an’ın gösterdiği istikamette bir hayat sürmektir. Özetleyecek olursak Millî Görüş teşkilatlarının amacı, gayesi ve hedefi de budur zaten. Bir anlamda bu yarışmalar teşkilatımızın ruhunun canlı tutulmasına, Müslümanların Kur’an’la İslam’la dinle diyanetle bağlarının tazelenmesine, bir anlamda gelişmesine, coşmasına ve Allah (c.c.)’a irtibatlarının kaybolmamasına sebep oluyor diye düşünüyorum.
Allah gayretlerimizi hayırlı eylesin.