Fransa’da İslamofobi Son 3 Yılda Yüzde 77 Arttı: En Büyük Mağdur Kadınlar
- FRANSAGündemMANŞETÜlkeler
- 4 Ekim 2020
Fransa‘da İslamofobi ile Mücadele Kolektifi (CCIF ) tarafından yayınlanan 2020 raporunda İslamofobinin ülkede bu yıl dönüşüp yeni bir yapıya büründüğüne dikkat çekidli. Raporda, 2019’un Fransız devletinin özgürlüklere karşı aşırı güvenlikçi ve kısıtlayıcı bir yaklaşıma doğru kararlı ve sağlam bir yönelimde olduğu bir yıl olarak kayıtlara geçtiği belirtildi.
CCIF, söz konusu raporda 2019 yılına ait toplam 789 islamofobik bildiri kaydetti. İslamofobik suçlar 2018’e göre yüzde 17, 2017’ye göre ise yüzde 77 arttı. İslamofobik eylemlerin yüzde 70’i kadınlara yönelik gerçekleşti. Toplam islamofobik eylemlerin yüzde 59’u ayrımcılık üzerinden gerçekleşirken, ayrımcılığın yüzde 59’u ise kamusal alanda meydana geldi.
2019 yılı boyunca oluşmuş çarpıcı olayların da özetlendiği raporda, ay ay ülkedeki Müslümanların gündeme geldiği konular sıralandı. Raporda yer alan dikkat çeken bazı bilgiler ise şu şekilde:
“Şubat ayında Décathlon markası piyasaya koşu başörtüsü sürmesiyle birlikte ciddi bir tepkinin hedefi oldu. Birçok milletvekili konuya dair yorumda bulunurken onlardan biri olan Aurore Bergé ülke değerleriyle bağdaşmayan bir markaya artık güvenemeyeceğini belirtti. Şubat sonunda Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un başlattığı Büyük Ulusal Müzakere çerçevesinde başörtülü bir kadın kendisine başörtüsü taktığı için iş dünyasında bir yer edinemediğini belirtti. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Macron bir şirketin kişiyi taşıdığı dini sembolden dolayı işe almamasının suç oluşturduğunu ve bunun cezalandırılması gerektiğini savundu. 15 Mart 2019 tarihinde meydana gelen Christchurch saldırısını müteakiben Fransa’da birçok tanınmış sima nefret dolu yorumlarda bulundu. Aşırı sağ parti Ulusal Birleşme’den Catherine Blein, “Yeni Zelanda’da katliam: dişe diş, göze göz…” ifadesini kullandı. Dahası, Le Figaro gazetesi genel yayın yönetmeni ve editörü Guillaume Tabard, “Fransa’da oldukça öldürücü bir islami terörizmle karşı karşıya kaldık. Hesap yapacak olursak hala eşitlik sağlandığı söylenemez” ifadeleriyle tepki çekti.
“Nasıl ki Ateist Düşmanı Olabiliriz, İslam Düşmanı da Olabiliriz”
9 Mayıs’ta aşırı sağcı gruplara karşı soruşturma anket komisyonunda konuşma yapan dönemin İçişleri Bakanı Christophe Castaner, bu gruplarda islamofobiye eğilim olduğu, Müslüman istilası ve Büyük Yer Değiştirme gibi teorilerle şiddet yöneliminin bulunduğunu beyan etti. İki – üç yıl içinde üç kez Christchurch tarzında saldırıların önlendiğini de belirtti.
Bu yılın en çarpıcı olaylarından biri de Senato’da başörtülü annelerin çocuklarının okul gezilerine eşlik etmesini engelleyen bir yasa tasarısı değişikliğinin oylanmasıydı. Gelen tepkiler üzerine değişiklik iptal edilmişti.
Haziran ayında ise sosyal medyada ünlü olan Brest imamı Rachid Eljay silahlı saldırıya uğramıştı. Olayın Fransız medyasında gündem olmaması Müslümanların tepkisini çekmişti.
Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte Temmuz ayında havuzlarda burkininin (haşema) yeri tartışıldı. Dönemin Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Sibeth Ndiaye, burkininin hijyen ve güvenlik sorunu oluşturduğu hatta burkini giyen kadınların siyasi bir hedefle bu şekilde olduklarını ifade etmişti. Ağustos ayı ise “nasıl ki ateist düşmanı olabiliriz, İslam düşmanı da olabiliriz” ifadeleriyle çalkalanmıştı. Eylül ayında ise Sylvia adında başörtülü bir kadın iki çocuğuyla birlikte park ettiği aracından çıktıktan sonra elinde bıçakla yanına yaklaşan birinin saldırısına uğradı. Saldırgan, Sylvia’nın başörtüsünü çektikten sonra kadını yedi yerinden bıçaklayıp kaçtı.
Eric Zemmour’un Provakatif Açıklamaları Devam Etti
Eylül ayında gerçekleşen “Sağın Kongresi” etkinliğinde İslam ve ülkede yaşayan Müslümanları hedef alınmıştı. Eric Zemmour, ülkedeki tüm sorunların kaynağı olarak göçmenleri ve İslamı göstermişti. Zemmour, toplantıda yaptığı konuşmada, “Göç ile ilgili artan sorunlar İslam ile artıyor. Genç Fransızlar atalarının topraklarında azınlık olarak yaşamayı kabul edecek mi? Eğer kabul ederlerse, sömürülmeyi hak ediyorlar, yoksa kurtuluşları için savaşmak zorunda kalacaklar” ifadelerini kullanmıştı. Öte yandan devlet yetkililerinden de sakıncalı açıklamalarda bulunanlar var. Nitekim Milli Eğitim Bakanı Jean-Michel Blanquer önceki aylarda tartışma konusu olan okul gezilerine katılan başörtülü anneler hakkında “başörtüsü takmamalarını tercih ederiz” ifadelerini kullandı. Okul Aile Birliği Federasyonu (FCPE), seçimleri öncesi başörtüsü polemiği gündem olmuştu. FCPE seçim afişlerinden birine başörtülü bir kadın resmi yerleştirmiş ve “Evet, okul gezisine katılıyorum, ne olmuş?” ile “Laiklik, okulda ayrım yapmaksızın tüm velilerin ağırlanmasıdır” ifadeleri ülke gündemine damga vurmuştu. Milli Eğitim bakanı afişin “üzüntü verici” olduğunu söyleyerek “Umarım bu hatayı düzeltirler” açıklamasında bulunmuştu.
Bölgesel bir konsey toplantısına izleyici olarak katılan Fatima E.’den, Ulusal Birlik (RN) partisinin grup Başkanı aşırı sağcı Julien Odoul, oğlunun yanında başörtüsünü çıkarmasını istemişti ve kendisine sözlü saldırıda bulunmuştu. İlerleyen günlerde olay kamuoyunda büyük tepki topladı. 29 Ekim 2019 tarihinde Senato, okul gezilerine eşlik edenler için dini sembolleri yasaklayan yasa tasarısını oyladı. 10 Kasım’da ise İslamofobiye dur demek için binlerce kişi toplanıp yürüyüş yaptı. Gerek Fransa Müslümanlarının gerek sol cenahtan insanların katılımıyla yankı uyandıran bir eylem yapılmış oldu.”
Rapor Edilen Olayların Ezici Çoğunluğu İslamofobik Ayrımcılık
Fransa’da Müslümanlara yönelik gerçekleştirilen vakaların ayrıntısı ise şu şekilde: Ayrımcılık (618), hakaret (111), kışkırtma veya ırkçı nefrete teşvik (99), karalama (93), fiziksel şiddet (68), aşağılama veya kutsala hakaret (22) ve terörle mücadele ile ilgili durumlar (32). Dolayısıyla, rapor edilen olayların ezici çoğunluğu İslamofobik ayrımcılık (yüzde 59.3) nedeniyle yapılıyor. Bu ayrımcılık bir spor kulübüne veya işe başvuru gibi çok çeşitli durumlarda ortaya çıkabiliyor. Fransa’da kamu hizmeti veren kurumlarda Müslümanlara yönelik yapılan ayrımcılık sayısı 369 iken, özel sektördeki işletmelerde 197 ayrımcılık vakası CCIF tarafından kaydedilmiş durumda. Dolayısıyla önceki yıllarda olduğu gibi İslamofobik eylemlerin gerçekleştiği ana alanlardan biri de kamu hizmet kurumları. Bu kurumlarda yapılan ayrımcılık en çok (yüzde 48,3) eğitim alanında (ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim) görülüyor.
İslamofobik Saldırılarda İlk Sırda Ile de France Bölgesi Bulunuyor
Ülke çapında yaşanan islamofobik olaylara bakıldığında, Ile-de-France bölgesi %37 ile en yüksek oranı kaydediyor. İkinci yüksek oran ise %14 ile Auvergne-Rhone-Alpes bölgesinde gözlemleniyor. Üçüncü sırada ise Marsilya gibi büyük bir şehrin bulunduğu Provence-Alpes-Cote d’Azur yer alıyor.(gy)