İslami Düğün Kültürümüz
- HAYATSürmanşet 1
- 15 Haziran 2020
İslami düğün merasimi ile neticelenen nikâh akdi dinimizde son derece önemli bir konudur. Nikâh, mahrem olmayan, yani evlenmeleri yasak olmayan bir erkekle bir kadın arasında yapılan bir akittir ki, bu iki insan müşterek bir hayatı paylaşmak ve evliliğin en önemli gayelerinden birisi olan nesil yetiştirmek üzere bir araya gelmişlerdir.
Nikâh, dinimizde hem Kur’an hem sünnet ve ümmetin icmaı (söz birliği) ile meşru kabul edilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de Rabbimiz şöyle buyurur: “Sizden bekârları ve kölelerinizle cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer onlar yoksul iseler, Allah onları fazl u kereminden zenginleştirir. Allah her şeye gücü yeten ve her şeyi bilendir.”1
Evlilik konusunda Efendimiz (a.s.), gençlere hitaben şöyle buyurmuştur: “Ey gençler topluluğu! Sizden kimin evlilik yükümlülüklerine gücü yeterse evlensin. Çünkü evlilik gözü daha çok öne eğer ve iffeti daha fazla korur. Kimin evlenmeğe gücü yetmezse, oruca devam etsin. Çünkü oruç onun için bir kalkandır.”2 Bir diğer hadîs-i şerifte şöyledir: “….. Fakat ben hem namaz kılıyorum, hem uyuyorum, oruç tutuyorum, tutmadığım da oluyor; kadınlarla da evleniyorum. Kim benim sünnetimi terk ederse, o benden değildir.”3
Evlenme akdinin dinimizce meşru bir akit olduğuna dair ümmetin görüş birliği vardır.
Nikâh ibadettir
İslam hukukuna göre nikâh akdi hem medenî bir muameledir hem de bir ibadet hüviyeti taşır. Çünkü nikâh akdinin rükûn ve şartları İslam hukukunca belirlenmiştir. Ayrıca evlilik sebebiyle eşler pek büyük mükafat elde ederler. Kemal İbnü’l-Hümâm, “Nikâh, ibadetlere daha yakındır. Hattâ evlenmek, sırf ibadet niyetiyle bekâr kalmaktan daha faziletlidir.” der. İbn Âbidîn ise, Reddü’l-Muhtar adlı kitabında şunları ifade etmiştir: “Bizim için Hz. Adem (a.s.) devrinden bugüne kadar meşru olmuş, sonra cennette de devam edecek, nikâh ile imandan başka ibadet yoktur.”5
İslami düğün için nikâhı camide yapmaya özen gösterelim
Yapılan nikâhın cami içinde akdedilmesi ve mümkünse cuma gününe rastlatılması müstehap görülmüştür. Bu da nikâhın ibadet yönünü güçlendirmektedir.6 Nitekim Peygamber Efendimiz (a.s.), “Bu nikâhı ilan ediniz, ilanı camilerde yapınız ve ilanda (düğünde) def (davul) vurunuz.”7 buyurmuştur. Buradan anlıyoruz ki, düğünden maksat yapılan nikâhın ilan edilmesidir.
İslami düğün için edebe dikkat edilmeli
Nikâhın ilanı için güzel görülen düğünlerin ise, yine İslami edep ve kurallara uygun bir şekilde yapılmasıdır. Bu edeplerin başında özetle şu hususlar gelir.
Düğünlerde zengin ve fakir ayırımı yapılmamalıdır. Mümkün olan herkes düğüne davet edilmelidir. Düğünün yapıldığı salonda veya alanda erkek ve kadın davetlilerin bulunacakları mekânlar belirlenmeli ve kadın erkek ihtilatına müsaade edilmemelidir. İmkân dahilinde kadınlarla erkeklerin bulunacağı mekânlar ayrılmalıdır. Düğünlerde alkol ve içinde Allah’a isyan ve şehvet körükleyen müzik resitalleri olmamalıdır. Düğünlerde adına moda veya taklit diyebileceğimiz ve gereği olmayan abartılı masraflardan sakınılmalıdır.
Velime sünnettir
Düğün yemeği (velime) vermek sünnettir. Ancak bunun herkesin takati nispetinde olması gerekir. Verilen velime yemeği övünme vesilesi olmayacağı gibi, ayıplanma meselesi de olmamalıdır. Velime ziyafetine sadece hali ve vakti müsait olanlar değil, fakir fukara da davet edilmelidir.
Erkeğin bayanların arasına, bayanların da erkeklerin arasına örneğin fotoğraf çekilmesi gibi bahanelerle girmemeli ve teşhirciliğe müsaade edilmemelidir.
Bir defaya mahsustur, mürüvvettir gibi gerekçe olmayan şeylerin arkasına saklanarak açık seçik gelinlik kıyafetleriyle terü taze insanlar salona salınmamalıdır. Özellikle gayrimüslimleri taklit sadedinde olan âdetlere Müslümanlar düğünlerinde yer vermemelidirler.
Bunları ifade etmişken son zamanlarda Müslüman cami cemaatlerinin düğününde dahi, damat gelinin duvağını açıp milletin önünde gelini öpüyor. Gelinle damat salonda o kadar kalabalığın önünde dans ediyor. Bazen gelinle babası, kardeşi, kayın biraderi, bazen yabancı erkekler dans edebiliyor veya gelini öpebiliyor. Bütün bunlar İslam’ın çok değer verdiği tesettür kurallarına, edep ve haya örneklerine asla uymamaktadır. “Allah’ın emri, Peygamberin sünneti” anılarak başlanan hayırlı bir akit düğün salonunda şeytan ve yardımcılarına teslim olabiliyor. Bütün bunlar caiz değildir. Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerîm’inde hem erkeklere hem de kadınlara hitaben “Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarından haberdardır. Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler…”8 buyuruyor.
Saba melikesi Belkıs’ı sarayına davet eden Hz. Süleyman (a.s.)’ın ses ve görüntü akustiğinden dolayı su havuzu zannettiği kristal camı gördüğünde eteğini yukarı toplaması karşısında yapmış olduğu uyarıyı Allah (cc), şöyle hikâye buyuruyor: “Ona: ‘Köşke gir’ dendi; salonu görünce, onu derin bir su zannetti, eteğini çekti. Süleyman: ‘Doğrusu bu camdan yapılmış mücella bir salondur’ dedi.9 Melike: ‘Rabbim! Şüphesiz ben kendime yazık etmişim. Süleyman’la beraber, Alemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum.’ dedi.” Bir, İslam’ın kadın ve erkeğin iffetinin korunmasına verdiği ehemmiyete bakınız; bir de bu günkü Müslümanların düğünlerinde sergilenen edep ve haya yoksunu uygulamalara bakmak aklımızı başımıza almak için yeterli olur.
İslam edep ve hayâ dinidir. Efendimiz (a.s.), “Her bir dinin kendine has bir ahlakı vardır. İslâm’ın ahlakı hayâdır.”10 “Îmân altmış küsur şubedir. Hayâ da imandan bir şubedir.”11 buyuruyor.
Kurulacak yuvaların İslami tesettür ve hayâ duyguları üzerine kurulması, güzel ahlak prensipleri dahilinde teşkil edilmesi, hem kurulan aile binasının teminatı hem de gelecek nesillerin hayru’l halef olacak nesiller olmasına sebep olur. İslami helal dairesi içinde kalınarak yapılan düğünlerdeki evli çiftler merhamet, sevgi ve huzuru12 aile yuvası içinde ararlar ve iki cihanda beraber olmanın işaret taşlarını döşemiş olurlar.
- Nûr suresi, 24:32.
- Buhârî, Savm,10, Nikâh, II/III; Müslim, Nikâh, I/III; Ebû Dâvud, Sünen, Nikah, I; Tirmizî, Sünen, Nikâh, I; Nesâî, Sünen, Sıyâm, 43, Nikâh, III; İbn Mâce, Sünen, Nikâh, I; Dârimî, Sünen, Nikâh, II; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I/378; 424, 425.
- Müslim, Sahih, Nikâh, 5; Nesâî, Sünen, Nikâh, 4; Dârimî, Sünen, Nikâh, 3; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II/158, III/341, 359, V/409.
- İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-Kadîr, Bulak 1315, II/340.
- İbn Âbidîn, Reddü’l Muhtar, II/258.
- el-Askalânî, Fethu’l Bari Şerhu Sahihi’l Buhari, III/229.
- Tirmîzî, Sünen, 4/268, H. No: 1009.
- Nur suresi, 24:30-31.
- Neml suresi, 27:44.
- İbn Mâce, Sünen, 12/219, H. No: 4171.
- Buhari, Sahih, 1/13, H. No: 8.
- Rum, 30:21.