İyi Bir Çocuk Eğitimi Şefkate Dayalı Olmalıdır

İyi Bir Çocuk Eğitimi Şefkate Dayalı Olmalıdır

İyi bir çocuk eğitimi ile çocuğunu iyi yetiştirmek şüphesiz her anne babanın istediği bir şeydir. Kimse ne kendisine ne de çevresine sorun üreten bir çocuğun anne-babası olmak istemez. Aksine herkes çocuğunun en iyiler arasında olmasını şiddetle arzular, ister ve talep eder. Bu konuda bir eksiğimiz yok. İstiyoruz, hem de en iyisini istiyoruz. Ancak özellikle çocuk yetiştirirken unuttuğumuz bir hakikat var: Emek vermeden yemek olmaz. Her konuda bu böyle iken, iyi çocuk yetiştirmek istediğimizde durum neden farklı olsun ki.

Peygamberlerin bile yoğun ter döktüğü bir parkurda biz sıradan Müslümanlar olarak emek sarf etmeden, sadece kuru bir temenni ile  İslam ahlakı almış  çocuklar yetiştirebileceğimizi nasıl düşünebiliyoruz. Oysa ki her türlü haramın, kötülüğün, çirkinliğin; küreselleştiği, küçülüp cep telefonlarına sığdığı bu zamanda çok daha dikkatli, bilinçli, gayretli ve tetikte olmak zorunda değil miydik? Güzel ahlak sahibi bir çocuk yetiştirmenin sihirli bir formülü olduğunu düşünmüyorum. Her çocuk birbirinden farklı ve özel olduğu için her birine farklı yaklaşım tarzı gerekebilir. Ancak insan yetiştirmenin özüne bakacak olursak dikkat edilmesi gereken bazı genel hususları  şöyle sıralayabilirim.

Yuvayı doğru tayin edin

İIk adım olarak işe çocuklarımızı büyüteceğimiz yuvayı doğru tayin etmekle başlamalıyız. Nasıl ki kirli bir masaya yeni bir sofra kurmuyorsak, haramların kol gezdiği bir ortamda çocuklarımızı yetiştirmeye kalkmamalıyız. Müslüman bireyler olarak sokaklarımızı, bizi yöneten sistemleri inşa edemiyor olabiliriz. Ancak anahtarı elimizde olan ve sadece bize ait bir dört duvarımız, yani bir evimiz varsa önceliğimiz  en azından bu evleri Allah’ın hoşnut olacağı şekilde inşa etmek olmalı. Çünkü bu evlerde yetişen çocuklar geleceğin sokaklarını, sistemlerini, kurumlarını inşa edecek. İnşaallah.

Anne baba rol model olmalı

İkinci önemli adım: Çocuğumuz hangi değerler doğrultusunda yetişsin istiyorsak, bu değerleri başta anne babalar olarak kendi bünyemizde taşıyor olmalıyız. Doğru sözlü, muttaki, güvenilir saygılı bir çocuk istiyorsak evvela kendimiz öyle olmak durumundayız. Çünkü çocuklar duyarak değil daha çok görerek öğrenen varlıklardır.

Bir diğer önemli husus, anne babaların çocuklarıyla kurduğu ilişkinin şefkate dayalı olmasıdır. Şefkat, sevgiden öte içinde merhamet, sevgi ve yardım duygularını barındıran ve insan ruhunu besleyen bir duygu olduğu için özellikle anne çocuk ilişkisinin olmazsa olmazıdır. Yapılan onlarca bilimsel araştırmaların sonucunda biliyoruz ki, bir çocuk dünyaya geldiğinde annesiyle kurduğu ilişki, o çocuğun ilerleyen hayatında kuracağı yeni ilişkilerin yönünü belirliyor. Annesiyle güvenli, şefkat ve saygı temelli bir ilişki kuran çocuk, ruhsal açıdan daha sağlıklı bir birey olarak yetişiyor.

Doğduğu andan itibaren bebeğinin ihtiyaçlarını gözeten ve onları vaktinde karşılayan, çocuğuna sevgi, şefkat ve ilgi gösteren anne baba hem çocuğunun temel güven duygusunun gelişimini sağlamış olur, hem de dış dünyadan ne umması gerektiğini ona öğretmiş olur.  Duygularını kontrol edebilen, sosyal becerisi ve öz güven duygusu yüksek çocuklar bu tür aile ortamlarında yetişmiş çocuklardır çoğunlukla. İstisnalar olsa da, kaide değişmez

Çocuklarımıza sözümüz geçsin, bizi örnek alsın, öğrettiğimiz değerleri hayatına taşısın istiyorsak,  onlarla kurduğumuz ilişkinin kalitesini artırmak ve bu kaliteyi daima yüksek tutmamız gerekiyor.

Her ne kadar çocuğun hayatında annenin ve anneyle kurulan ilişkinin özel bir yeri olsa da, çocuğun babayla olan ilişkisi kimlik gelişimi açısından bir o kadar önemli ve etkilidir.

Ne yazık ki bizim toplumlarda çocuk yetiştirmek yalnızca annenin görevi olarak görüldüğünden, kimi babalar bu süreçte silik bir yer tutmayı tercih ediyorlar. Bu durum annelerin daha çok sorumluluk yüklenmesine ve bunun sonucunda daha fazla yorulup yıpranmalarına yol açıyor. Böyle bir annenin çocuğuna gerekli tahammülü, sabrı ve ilgiyi göstermesi de bir o kadar zorlaşıyor.

Bir insanı yetiştirmek tek başına bir kişinin yapabileceği bir iş değildir. İnsan yetiştirmek toplumsal bir iş ve bir sorumluluktur. Bu sebeple en az anne kadar baba da hatta diğer yakın aile bireyleri de meseleye aktif olarak dahil olması, bu sorumluluğu paylaşması ve bu konuda anneye desteklerini sürdürmeleri gerekiyor.

Her şey gibi çocuk yetiştirmek de yoğun mesai isteyen, efor kaybettiren, yürek sızlatan, ter ve göz yaşı akıttıran bir süreçtir. Kendiliğinden olmaz. Dert, gayret ve dua etmeden hiç olmaz.

Allah’ın rızasına uygun olarak yetiştiremediğimiz ve elimizden kayıp giden her bir bireyi ümmetin büyük bir kaybı olarak görmek imanlı olmanın bir gereğidir.